65. Bölüm

960 79 19
                                    

Kalbimin gümbürtüsünden annemin sesini duymuyordum bile, içimden sürekli öldü, öldü, öldü diye tekrarlıyordum. Gariptir o an kendimden çok kızımı düşündüm, zaten Celil'in ondan haberi olmayacağı bir senaryo üzerine kurmuştum tüm planlarımı ama şimdi sanki kızım gerçekten de babasız kalmıştı.

Annem beni sarsmaya başladığında kendime geldim, ne zamandır bu haldeydik bilmiyordum. Zaman kavramım tamamen silindi. Akşam mıydı, sabah mı bunu bile kestirmiyordum.

-Nazenin, annecim bak bana. Korkutma beni. Ölmedi tamam mı, ölmedi. Duydun mu Nazenin?

Duyduklarımı kavramam da zaman aldı, kendimi öldüğü fikrine öyle inandırmıştım ki hala hayatta olduğuna inanmam zor olacaktı.

-Nerde? Anne nerde Celil?

-Buradaymış, Ankara'da. Vurulmuş, hastaneye götürmüşler ama hayati tehlikesi çok yüksekmiş. O arkadaşı arayıp söyledi. Sana haber vermek için aramış. Senin telefonun kapalıymış. İyi ki de kapalıymış. Oralarda ne yapardın bir başına.

-Vurulmuş mu? Ne demek vurulmuş? Kim vurmuş?

-Hiçbir şey bilmiyorum ki ben de, bunu dedi kapattı. Bir de oldukları hastaneyi söyledi.

O an az önce söylediğini yeni kavradım, Ankara'da ne işi vardı? Ona bu kötülüğü kim yapardı, hem de burada?

-Hemen gidelim anne, hadi çabuk.

Ayağa kalktım ama annem yerinden kıpırdamadı.

-Anne duymuyor musun? Bir saniye bile kaybetmek istemiyorum hadi.

-Nazenin sen nasıl gideceksin ki?

-Ne demek nasıl gideceğim?

Karnımı çekine çekine işaret etti, bir an bebeğimin varlığını unuttuğumu fark ettim. Oraya böyle gidersem artık herkes öğrenecekti. Lale hanım bile. Mutlaka o da oradaydı, şu an yoksa bile illaki gelecekti. Celil'i duyup da yerinde durması imkansızdı. Bu kadar zaman kurduğum, didindiğim tüm dünya başıma yıkılacaktı. Ama umurumda değildi. O hastanede ölümüm beni beklese bile gidecektim.

-Bunu düşünecek vakit yok anne, gitmek zorundayım.

-İyi düşün kızım, bunun geri dönüşü yok. Ben gidip baksam? Sana olduğu gibi anlatırım her şeyi, söz.

-Hayır onun yanında olmalıyım, varlığımı hisseder biliyorum. Benim için hayatta kalır, biliyorum. Ona ne kadar ihtiyacım olduğunu duyar. Onu orada tek başına bırakamam. Ne olursa olsun onu terk edemem.

Annem söylediği hiçbir şeyin bana etki etmeyeceğini anladığı için çaresizce kabul etti. Çok üzgündü, Celil için değil tabi. Başımıza gelecekleri bildiği için. Bir bebeğin varlığı beni istenmeyen gelin olmaktan tamamen çıkarıyordu. Lale hanım beni alıp götürmek için elinden gelen her şeyi yapacaktı. Bunları düşünecek halim yoktu ama şu an, tek derdim celildi. Kulaklarında benim son sözlerimle ölüme gidiyordu. Ona en azından bir kere daha onu sevdiğimi söylemeliydim. Beni duyacağını biliyordum, her şartta beni mutlaka duyardı o.

Yolda annem de ben de konuşmadık. Annemin hali sanki bir idam mahkumu gibiydi, felaketine gidiyordu. Ama ben bir an önce yol bitsin diye yerimde duramıyordum.

Bir yandan da kafam allak bullaktı. Celil neden Ankara'ya gelmişti? Ankara'ya gelip de benim yanıma gelmemesinin nedeni neydi? Buraya başka hangi sebeple gelebilirdi ki? Hangi sebeple geldiyse vurulmasının sebebi de oydu. Mahir bir şeyler biliyor olmalıydı. Onu mutlaka konuşturmalıydım.

Hastanenin kapısından girer girmez mahiri gördüm, telefonda biriyle konuşuyordu. Hemen yanına koştum. Önce beni görmedi ama iyice yanına yaklaşınca kalakaldı. Telefondaki kimse ondan cevap bekliyordu ama o konuşamıyordu.

-Celil nerde? Nasıl? Mahir yalvarırım ölmedi de.

Telefonu kapattı, benim ona yaşattığım şok şu an her şeye ağır basıyordu belli ki.

-Nazenin, sen..

Devamını getiremedi.

-Boş ver şimdi, Celil nasıl?

-Bunu ona nasıl söylemezsin sen?

-Nerde Celil!

Cevap vereceği yoktu, ben de danışmaya koştum. Yoğun bakımda olduğunu öğrendim, bir alt kattaydı. Tam inerken arkamdan yetişti ama annem onu durdurdu.

-Mahir bey, bırakın şimdi hiç sırası değil, görmüyor musunuz ne halde?

Onları arkamda bırakıp hemen aşağı indim. Yoğun bakımın önünde de bir danışma vardı. Beni içeri almayacaklarını bile bile oraya koştum hemen.

Beklediğim gibi de oldu, Celil'in nesi olduğumu sordular ama buna verecek cevabım yoktu. Yalan söylemek zorunda kaldım.

-Karısıyım, yalvarırım bir kere göreyim. Halimi görüyorsunuz.

Karnıma bakınca biraz yumuşar gibi oldu. Hamile bir kadını bu halde bırakmaya içi el vermedi belli ki.

-Tamam ama çok kısa, beş dakika sonra çıkacaksınız.

-Tamam, tamam söz veriyorum. Çok teşekkür ederim.

Annemle Mahir de gelmişti yanıma.

-Girebilecek misin kızım?

-Evet kısa bir süreliğine izin verdiler.

Mahir bana buz gibiydi.

-Bu yaptığını sana hiç yakıştıramadım Nazenin, seni çok yanlış tanımışım.

Şu an onun gönlünü alacak zamanım yoktu.

-Yanından çıktığımda konuşacağız Mahir, bana her şeyi anlatacaksın.

Cevap vermedi, zaten cevabını da beklemiyordum. Hemen bekleme odasına gidip maske ve önlük aldım. İçeri girerken ellerimi dezenfekte ettiler. Her yer çamaşır suyu gibi kokuyordu burada. Etrafıma baktığım an onu gördüm. Ayrı bir odadaydı. Her tarafından hortumlar çıkıyordu. Savunmasız bir bebek gibi duruyordu orada öylece. Odaya girdim, her monitörden sesler geliyordu. Yanına uzun süre yaklaşamadım. Kendimi tutmasam hıçkıra hıçkıra ağlayacaktım ama beni böyle duymasını istemiyordum. Onun için burada sapasağlam beklediğimi görmesini istiyordum.

Zorla yürüdüm, birkaç adım sonra baş ucundaydım.

Yanağına doğru yüzümü götürdüm, soğuktu. Elini tuttum, buz gibiydi. Sanki çoktan buradan gitmişti. Bu düşünceyi kafamdan kovdum hemen.

Sessizce kulağına fısıldadım.

-Geldim sevgilim, buradayım.

Sakalı çıkmaya başlamış yüzünde ellerimi gezdirdim. Bu çizgilerde kaç defa kaybolmuştum? Huzurum, sevgim, tüm hayatım bu yüzde gördüğüm aşkla şekillenmişti.

-Yanındayım, seni yalnız bırakmayacağım. Hep buradayım. Yalvarırım beni bırakma. Söz veriyorum ne dersen onu yapacağım ama yeter ki nefes al.

Yanağını öptüm usulca. Geri çekildim, yüzünde bir değişiklik yoktu. Uyuyordu. Beni duyması için neler vermezdim.

Beş dakika olmuştu, iyi niyetlerini kötüye kullanmak istemedim. Böylece belki bir süre sonra yeniden girmek için izin alabilirdim.

-Şimdi çıkıyorum ama hemen kapının arkasındayım. Sen uyanana kadar oradayım tamam mı? Seni çok seviyorum. Bu dünyadaki her şeyden çok. Sakın bırakma beni.

Elini son kez öpüp çıkmak için geri çekildim ama tam gidecekken birden vazgeçip yanına döndüm.

Elini tutup karnıma götürdüm, bir süre bekledim öylece.

-Bırakma bizi.

Koşarak çıktım.

Kapının önüne çıkmamla gözyaşlarımın arasından Lale hanımın hangi anlama geldiğini asla çözemediğim bakışlarıyla karşılaşmam bir oldu.

(40 beğeni sonrasında yeni bölüm gelecektir, herkese iyi okumalar ♥️)

VİCDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin