67. Bölüm

1K 81 15
                                    

-Nereye gidiyoruz? İbrahim kendine gel! Şu salak oyunu bitir!

Ha duvara konuşmuşum ha ona, hiçbir farkı yoktu. Ağzını açıp tek kelime etmiyordu. Beni korkutan Celil'in uyanıp da beni görememesiydi. Ya kendine gelirse ve ona Nazenin gelmedi derlerse? Mahir'in söyleyeceğini sanmıyorum böyle bir şeyi ama Lale hanım ne yapar eder onu doldurmaya çalışırdı. Bebeğimi de beni gördüğünde öğrensin istiyordum ayrıca, başkalarından duymasını değil.

Bir de annem vardı, uzun süre gitmeyince beni mutlaka merak edecekti, belki Mahir'e söylerdi. Telaşa kapılmaları ne kadar sürerdi bilmiyorum. Ana caddeden binmiştim arabaya,  mutlaka kamera doluydu orası. Eczanelere sorarlardı, karnı burnunda bir kadını hatırlardı herhalde herkes. Yine de emin olamıyordum. O gerginliğe dayanamayıp eve döndüğümü de düşünebilirlerdi bir süreliğine ama telefonum cevap vermeyince mutlaka kuşkulanırlardı.

Telefonum.. Telefonum hala cebimdeydi. Umarım şu an biri aramaz ya da bir bildirim gelmezdi. Sesi açıktı çünkü ve onu şu an çıkaramazdım, mutlaka görürdü. Daha uygun bir zaman gelene kadar beni ele vermemeliydi.

Nereye gittiğimizi bir türlü anlayamıyordum ama her yer gitgide ıssızlaştı. Arabada çıt yoktu, elimle bebeğimi hissetmeye çalıştım ama uzun zamandır hiç kıpırdamamıştı. En sonunda kendimi tamamen sakinleştirip İbrahimle daha ılımlı konuşmaya karar verdim. Belki bu işe yarardı, en azından derdini öğrenebilirdim.

-Tamam, sadece beni nereye götürdüğünü öğrenmek istiyorum. Bana zarar vermek istemeyeceğini biliyorum ama bebeğime bir şey olacak diye korkuyorum sadece. Lütfen bir şey söyle.

Yüzüme baktı, gülüşünde yine o ifade vardı.

-Sana zarar vermeyeceğimden nasıl bu kadar eminsin? Ne kadar tanıyorsun ki beni?

-Neyin var bilmiyorum, belli ki bir şeye canın sıkılmış ama hep benim yanımda oldun, seni biliyorum sen beni üzmek istemezsin.

Kahkaha attı.

-Bir şeye canım mı sıkılmış? Ah Nazenin hiçbir şeyden o kadar haberin yok ki? Bunu basit bir can sıkıntısı mı sanıyorsun? Sana bir şey yapmayacağımdan çok eminsin değil mi? Neler yapabileceğimi bir bilsen.

Gerçekten de şu an her şeyi yapabilecek gibi duruyordu, resmen gözü dönmüştü ama hala nedenini anlayamıyordum.

-Mesele Celil mi? Ona koşup geldim diye mi bozuldun?

Yine güldü, sanki benimle alay ediyordu. Daha doğrusu kedinin fareyle oynadığı gibi benimle oynuyordu.

-Senin kime koştuğun benim umurumda mı? Sen benim için hiçbir şeysin. Amaçlıma ulaşmamı sağlayacak bir basamaksın sadece. Tek kıymetin bu, daha fazlası değil. Ama kendini benim sana aşık hallerime ciddi ciddi inandırmışsın. Aslında kendimi tebrik etmeliyim, demek ki o kadar iyi oynadım umutsuz aşığı.

-Ne demek bu? Neden böyle bir şey yapasın ki? Ben sana ne yapmış olabilirim? Seni birkaç ay öncesine kadar tanımıyordum bile.

-Sen bir şey yapmadın, ama bir suçun cezasını maalesef her zaman suçlu çekmiyor. Arada masumların da bedel ödemesi gerekiyor. Mesela ben, beni örnek al. Ben de masumdum ama tüm hayatım boyunca bir bedel ödemek zorunda bırakıldım.

-Anlamıyorum hala, benimle ne ilgisi var?

-Biraz sus da dinlen, bebeği de yorma. Daha yolumuz var, yapacaklarımı sen kendindeyken yapmak istiyorum.

Ağzından başka da laf alamadım, yol bir türlü bitmiyordu. Şehrin dışına çıkmıştık. Saat kaçtı bilmiyordum ama annem mutlaka yokluğumu fark etmişti. Belki de çoktan eve gitmişler ve orada olmadığımı görmüşlerdi. Nasıl paniklediğini hayal bile edemiyordum. Aklına hiçbir şey de gelmezdi ki. Düşmanımız yoktu bizim, en azından öyle düşünürdük. Ama Mahir bir şeyler tahmin edebilirdi belki. O biliyordu, İbrahimle ilgili bana söylediklerini hatırladım. Celil'in beni uyardığı günü düşündüm. Demek ki ikisi de İbrahimle ilgili bir şeyler biliyordu. Celil'in vurulmasının iç yüzünü de Mahir mutlaka bilirdi. Evet Mahir bir şey yapabilirdi. Ona güveniyordum. En azından Celil ve onun çocuğu için her şeyi yapardı.

VİCDANWhere stories live. Discover now