6. BÖLÜM; DÜĞÜNÜM MÜ, CENAZEM Mİ?

4.9K 218 14
                                    

Medyadaki fon müziğiyle bölümü okumanızı tavsiye ederim 💗

Arkadaşlar, yaptığınız tüm yorumlar beni o kadar mutlu ediyor ki, anlatamam. 🤩

Sizlerin, güzel yorumları sayesinde sürekli yazmak istiyorum, ki emin olun yazıyorum da :)

Sınav haftam olduğu için, diğer kitaplarıma fırsat bulamıyorum. Ama en kısa zamanda, diğer kitaplarıma da bölümler gelecek.

Yorumlarınız benim için çok değerli, bu yüzden hepinize teşekkür ediyorum 💗

Yorumlarınız benim için çok değerli, bu yüzden hepinize teşekkür ediyorum 💗

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

.
.
.

Koca bir konakta tek başıma, anılarla dolu bir hapishanede yaşıyordum. Herkes vardı, benim kimsem yoktu.

Nereye baksam onlar vardı, ben yoktum. Aslında vardım ama yoktum. Bedenen buradaydım. Ruhum, yoktu. Ölmüştü.

Bu konak yüzünden dünya bütün ağır yükleri benim ufacık sırtıma yüklemişti. Bu kadar yük çok fazlaydı. Ben kendime yetemiyordum artık. Bunun farkındalığı, canımı yakıyordu. Her zamanki gibi.

Bugün benim düğünüm vardı. Bu durumda hissetmem gerekenler heyecan, mutluluk değil miydi, şu an delice sevinç çığlıklarımla herkese sağır etmem gerekmiyor muydu?

Ah! Nasıl unuturum ki, etmeme gerek yoktu. Herkes sağırdı, bana.

Kimse, ağzımdan çıkacak olan lafların acıyla çıktığını bilemeyecek kadar sağırdı. Kimse, gözlerimdeki hüznü göremeyecek kadar kördü. Bedenim öfke ve nefretle kaynıyordu. Ruhum... Ölmüştü, demiştim.

Acılarıma rağmen hazırlanmıştım.

Üzerimde, kendi ellerimle seçtiğim kefenim vardı. Sabahın kör saatinde uyandırılmış, odama habersiz giren bir kuaför sayesinde saçım, makyajım her şeyim yapılmıştı. Herkese göre, her şey tamdı.

Bakışlarım avluda, gezinmeye başladığında öfkeli bakışlarım herkesi esir almıştı ama kimse bunu görmüyordu.

Avlunun tam ortasında durmuş lanetli kırmızı kurdalenin bağlanması için Bozdağlı'ların gelmesini bekliyordum.

Cenazelerde, siyah giyilmez miydi? Neden herkes rengarenk, giymiş kahkahalarla gülüyordu?

Reşit ağa, Beye yenge, Şiyar, Havin, hemen Diyar ağanın bir kaç adım arkasında duruyordu. Onlarda hazırlanmıştı. Beye yengenin üzerinde, borda bir elbise, uzun kara saçlarını yarısını örten, elbisesine uyum sağlayan bordo rengine bir şal vardı. Gözlerinin bir parçası olan siyah sürme yaptığı koyu renklerin esir aldığı makyaja uyum sağlamıştı. Takmış olduğu, altın takıları göz alıcıydı. Havin'de, Mardin'e ait yöresel elbiselerden mavi olan bir elbise giymişti. Cenazem olduğunu hatırlatan sadece Diyar ağa ve Şiyar'dı. İkiside simsiyah takım elbise giymişlerdi.

KİMSESİZLİĞİMİN KURTULUŞU Where stories live. Discover now