Ekstra//1

919 62 27
                                    

"Günaydın. İyi uyudun mu?"
Önünde öylece yatan çocuk ters bir şekilde bakışlarını dikmişti ona. Çünkü biliyordu ki esaret anında en etkili silahı tepkisini , isyanını, kızgınlığını en iyi şekilde ifade edebildiği bakışlarıydı.

Andrei ise bu bakışlardan etkilenmemiş, elindeki yemek tepsisini kenara bırakmıştı.

Yerinden hafif doğrulmuş zavallı çocuğun yüzüne düşen saçları geriye attı. Fakat, Asher Andrei ile konuşmamakta ısrarcı bir şekilde öylece bakmaya devam ediyordu.

Andrei tekrar seslendi.
"Hey, güneş çoktan doğdu. Artık kalkman gerekiyor. İşte, kahvaltını da getirdim. Hadi biraz ye. "

Çocuğun yüzünü o an histerik bir gülüş kapladı.
" Ah, üzgünüm. Buradan güneşin doğduğunu pek sezemiyorum malum."
Eliyle karanlık deponun içini işaret etti.

".... "
Andrei bir süre düşünür gibi yaptıktan sonra ilk baştaki sessizliğine karşın bir karşılık verdi.
" Pekala, yemekten sonra biraz dışarı çıkmak ister misin?"

Bu soruyla Asher'ın bakışlarına bir canlılık gelmiş yerinde doğrulmuştu. Emin olmak istercesine bir umutla sordu.
" G-gerçekten mi?"

Andrei bir eliyle çocuğun başını nazikçe okşadı. " Tabiki de... Hayır. "
Yerinden kalkarken şüpheyle baktığı çocuğun gözlerinden bakışlarını çekmemişti."En azından şimdilik hayır."

______________________________________

Andrei

Yayıldığım koltukta çalan kapıyla irkildim. Fakat kalkamazdım. Kucağımda uyuyan küçük yavru köpek öylece yayışmışken kapıyı açamazdım.
Neyse...
Kapıdaki kişi her kimse sonunda pes edecektir.

En azından öyle umuyordum lakin çalmaya devam ediyordu. Ardından telefonum çalmaya başladı. Kucağımda yayışan yavruyu uyandırmamaya dikkat ederek bir kaç metre ötemdeki telefona uzandım.
Arayan kişi Leonard'dı. Benim paralı müşteri bulucum.
Aramayı cevaplandırdım. Açmamla da kulağımı sağır eden bir bağrışa maruz kalmam bir olmuştu.
"ŞU SİKİK KAPIYI AÇACAK MISIN ARTIK!"

Kulağımdan uzaklaştırdığım telefonu bağırması bitince tekrar dibime yanaştırdım. "sessiz ol ve saksıdaki anahtarla gir. Dediğim gibi ses çıkarma..." fısıldayarak konuşmaya özen gösteriyordum.

"Hey, ne haltlar çeviriyorsun sen?"

"Sadece sessiz gir." diye ekledim ve telefonu yüzüne kapattım.

Bir kaç saniye sonra kapının açılışını işittim. Hemen ardından eline silahı almış temkinli bir şekilde içeriye giren Leonard'ı...

Beni kucağımda yatan köpek yavrularıyla görünce anlık bir şok geçirse de kendini çabuk toparlayıp bana baktı.
"Bu yüzden mi yani?"

"Bu yüzden diyip geçme." dedim elimle sesini kısmasını işaret ederken. "Bu yavrular gerçekten çok ağır ve kalkması zor... Hem onlar benim için önemli. Yani benim için değerli olan birisi için önemli..."

Başını benden bıktığını belli edercesine salladı. "Tamam istediğini yap. Umrumda da değil zaten." yanında getirdiği bir kaç kişisel dosyayı bana uzattı. "Bunlar talepler. İstersen tüm görevleri kabul et istersen de dosyaların içinden birini seç. Ona göre işverenlere geri dönüş yapacağım."

Dosyaları tek tek açarken öldürmem gereken kişilerin bilgilerini inceledim. Hepsi neredeyse orta yaşlarda iş adamları veya mekan sahipleriydi. Bu öldürme taleplerinin sebebi de büyük ihtimalle tapu yüzündendi. İnsanların biraz fazla para için öldürme heveslerini anlamıyorum. Kendileri de bir gün ölecekken bu yaptıklarının ne anlamı vardı ki?

Bıkkınlıkla iç çekerken dosyalardan biri dikkatimi çekti. Hamile bir kadını da mı öldürmemi istiyorlar? Bu insanlar gerçekten çıldırmış. Benim bununla ilgili bir sorunum yok şayet pek bir şey hissettiğim ve duygusallığa bağladığım söylenemez. Ama bu taleplerde bulunanların da mı duyguları yok? Şaşırtıcı doğrusu...

"Ee ne yapacaksın?" dedi Leonard karşımda benim cevabımı beklerken.

En çok para getirecek tekliflerden birini seçip ona uzattım.
"Bu hariç diğerlerini reddet."

"Sen nasıl istersen..." Lafını bitirdikten sonra arkasını dönüp gideceği vakit bir anda durdu. Bana hızlıca bir dönüş yapıp unuttuğunu düşündüğüm bir şeyi söylemek için dudaklarını araladı. "Doğru ya.. Senin şu yaşlı bunak, Will. Yine barlarda ve kulüplerde sabahlamaya başlamış."

Tüm kaslarım biraz endişe biraz da öfke ile gerilmişti. Will, 43 yaşında tıpkı benim gibi bir katildi. Yaşına göre oldukça bakımlı ve vücudu, direnci sağlam bir adamdı. Aynı zamanda akıl hocamdır. Ve şuan onun bu halinden böyle acınası bir haber almak benim endişelenmeme sebep oluyordu.
" Nerden duydun?" diye sordum bu haberden emin olmak istercesine.

"Gittiğim bir kaç yerdeki müşterilerden. Bilirsin fahişelerin ağzı gevşektir. Yaklaşık bir haftadır oraya pahalı takım elbiseli, oldukça iyi görünen, zengin bir babacığın geldiğinden bahsedip duruyorlar."

"Babacık mı?" sanki tek önemli nokta o gibi cümlede bu kelimeye takılmıştım.

"Şey bilirsin... Şu sıralar genç kızlar -ya da fahişeler- olgun erkekleri tercih ediyorlar." yüzünü alaycı bir sırıtma aldı. "Kabul etmeliyim ki yaşına rağmen Will çoğu erkekten daha sağlam. Ah, şimdi gençliği olacaktı..."

"... Garip zevklerin var Leo. Saygı duyuyorum. Sonuçta gizli dolabından çıkmayı başarmışsın."

İsyan edercesine kaşları sinirle aşağı doğru çatılmıştı.
" Yok artık daha neler! Hah! Emin ol koca göğüsleri tercih ediyorum! Hatta şimdi bir tane fahişe ayarlayıp gecemi tamamlamaya gidiyorum! "

Onun bu haline ben eğlenirken kucağımda yatan yavrunun başını usulca okşadım. "Keyfine bak Leo ve kadim dostum Will'den haber alırsan bana söyle."

"Şey, bir kaç güne Portland Maine'deki küçük malikanesine gideceğini söylemişti. Kısa bir süre konuşmuştuk. 'Yeşillikler içinde biraz kafa dinlemeye ihtiyacım var' diye söylenip duruyordu."

Elimin altındaki yavru gözlerini kırpıştırırken rahatlaması için kucağımın arasına biraz daha sıkıştırdım. "Evet harika olur. Onun buna ihtiyacı var. Ayrıca burda işlediği cinayetler sonucu gözden uzaklaşması iyi olur." kapadığım gözlerimle Will'in Portland'da her mevsim yemyeşil kalan çamlar içinde, bir ucu akan dereye bakan malikanesinin adeta kayıp cennet havası veren silületini hayal ettim. Ah, Asher ile orda olmak... Ne büyüleyici bir hayal. Sadece ikimiz gözlerden uzak...

Aslında bu fikir sadece hayal olmaktan çıkabilirdi. Evet... Eğer bu evi biraz tadilattan geçirsem, bahçem de geniş. Usta bahçıvanlarca tekrardan dekore ettirsem... Ah, Tanrım eminim ki bunu gördüğünde onun da çok hoşuna gidecektir.

Aklıma yatan bu fikirle sırıtmaya başladım kendimden bile habersiz bir şekilde... Bazen kendimi bile tanıyamıyorum. Şu sıralar hiç hissetmediğim duyguları hisseder oldum, hatta gülümser bile olmuştum. Öyle ki şu hayatta her şeyi görmüş, tüm yolları bilirim sanmıştım. Lakin bu duygular bana hiç de tanıdık olmayan yolların kapısını aralamıştı. İşte bu duygu böyleydi.

Aşk, yoldan sapmış insanların önüne çıkan bilmedikleri yeni bir yol açan büyüleyici bir şeydi...

Bir Katilin Günlüğü [ TAMAMLANDI ] Where stories live. Discover now