13. BÖLÜM

1.2K 105 18
                                    


Cinayetler sebebiyle Asher 'ın okulu geçici bir süre tatil edilmişti. Hayliyle evde geçirdiği vakitler de artmıştı.
Bu kötüydü çünki sabahları babasıyla artık daha çok denk gelecekti.

Bu yaz sıcağında bile giymeye alışık olduğu uzun kollu bol tişörtünü sırtına geçirdi. Yaz kış böyle giyinmesinin sebebi aslında babasının onda bıraktığı izlerin görülmemesi içindi. Fakat daha sonra sadece alıştığı için giyiyordu. Bilirsiniz, insan bu bolluğun rahatlığına alışınca bırakamıyor.

Dün okuduğu mektup aklına geldi. Refleksle eli yatağın altına gitti. Bir süre el yordamıyla yokladıktan sonra mektubu bulmuştu. Kendine doğru yaklaştırdı ve dünden kalan kokunun hala var olup olmadığını kontrol etti.
Dünkü kadar keskin değil, silikleşmişti. Yine de hala biraz vardı. Andrei...
Adını söylediğine göre tehlikeli biri olamaz diye düşündü. Belki de sadece alaya alınıyordur... Kim bilir?

Kafasını kurcalayan bu düşüncelerden kurtulmak için mektubu eski yerine koydu. Herneyse, kim yazdıysa onun için yazmış. Yani "belki" si o kadar da mühim değildi.

______________________________________

Ses çıkarmamaya özen göstererek ufak adımlarla merdivenlerden indi.
Babası, dün içtiği tüm o şeyler sonrası koltukta öylece yayılmış ve uyuyordu.
İyi fırsat diye düşündü içinden. Hızlı ama bir o kadar da sessiz bir şekilde mutfağa ilerledi. Alacağı bir kaç jelatinlenmiş yemek sonrası tekrar odasına fırlayacaktı.

Dolabın kapağını açıp alacağı sırada arkada homurdanan adamın sesini duydu. Koşmayı düşündü lakin bunu yaparsa daha da sinirlenirdi. Ve onu sinirlendirmek yapmak isteyeceği son şey olduğundan olduğu yerde öylece kalakaldı.

Dünden kalma olduğundan adam bir eliyle kafasını ovuşturuyor diğer eliyle de Asher 'ı işaret ediyordu.
"Ah, s*ktir başım! Sen, ne halt yiyorsun orda!?"

Asher, hiçbir cevap vermedi. Biliyordu ki, kendisine karşılık verilmesinden de hazzetmezdi...

Adam bu sefer daha hiddetli bir sesle gürledi.
" Sana diyorum!" elindeki yemekleri görünce yüzünde bir sırıtma oluştu." Aynı annen gibisin. O da aynı b*ktu. Sen de ortada lanet bir homo gibi dolanıyorsun." zor da olsa ayağa kalktı.
" Bırak o elindekileri ve kaybol gözümün önünden yoksa sinirlenmeye başlayacağım. "

Asher daha fazla dayanamamış ve yılların verdiği öfkeyle sesini yükseltmişti." Senden nefret ediyorum! "
Babası da aynı hiddetle karşılık verdi. "Ben de senden nefret ediyorum!" sarhoşken kırdığı sargılı elini gösterdi. " Bunu görüyor musun!? İyileşir iyileşmez bunu senin yüzünde patlatıcam!"

Asher, bir sinirle yemeği elinden bırakıp odasına koştu.
Kapıyı kilitleyip kendini öylece yatağa bıraktı.
Zaten üzerinden çok zaman geçmeden gözyaşları da hemen ardından gelmişti.
Sesinin duyulmaması için de başını arada yastığa gömüyordu.

Fakat bir süreden sonra ağlamaktan yorgun düşmüş, gözleri kapanmıştı.

______________________________________

Gözlerini araladı. Hemen yanındaki pencereye gözü ilişti. Hava kararmıştı. Ne zamandır uyuyordu emin olamadı.
Ama emin olduğu bir şey varsa o da babasının evden gittiğiydi.

Yine de temkinli davranmakta fayda vardı. Kilitlediği kapıyı usulca açıp sağa sola göz gezdirdi.
Ardından merdivenlere yanaşıp, aşağıdan ses gelip gelmediğini dinledi. Yoktu. Hiçbir ses yoktu.

Bir mutlulukla merdivenlerden aşağıya seke seke indi. Son kez de alt katı kontrol ettikten sonra emin olmuştu ki gerçekten kimse yoktu.

Yüzünde gülücükler oluşurken guruldayan karnıyla aç olduğu aklına geldi. Bu sevinci buzdolabıyla kutlamaya karar vermek ona şuan en mantıklı seçenek gibi görünmüştü.

Lakin henüz içindeki yemekleri bile alamamışken çalan kapıyla donakalmıştı. Yine mi?

İki seçenek vardı. Ya babası - ki bunun olmasını istemez. - ya da Andrei 'ydi. Öğrenmek için koşarak kapıya doğru gidip hızla açtı. Kimse yoktu yine. Ama yerde bir kağıt vardı. Dünkü gibi... Kağıdı bu sefer oyalanmadan alıp çabucak içeriye girdi. Kapıyı kilitlediğinden de emin olduktan sonra mutfağa doğru yol aldı. Mektubu mutfak masasına koyup, dolaptan hızlıca bir kaç yemek aldı.
Masada yerini alırken, yemeğin jelatinini açmış yemeğe başlamıştı.
Bir kaç lokma sonrası yanına koyduğu mektubu eline aldı. Burnunu yaklaştırıp derin bir nefes aldı. Bu sefer farklıydı. Tarçın değil daha çok bir çiçek gibi kokuyordu. Tatlı bir kokuydu...
Bu devirde mektup bırakan insan sayısı yok denecek kadar azken kimdi bu Andrei? Veya adı gerçekten Andrei mi onu bile bilmiyordu. Yine de birisinden mektup almak hiçte kötü hissettirmiyordu.
Daha fazla oyalanmadan mektubu açtı ;

Sevgili Asher,

Senin masumiyetini ve gün içinde yaptığın her hareketini heyecanla izledim. Belki seni görürüm umuduyla neredeyse tüm gün dışarıda da bekledim. Lakin kafese kapatılmış bir serçe misali bugün hiç çıkmadın. Eğer evde tıkılı kalan ben olsaydım emin ol kendiminkinden asla rahatsız olmazdım , ama sen taze bir bakış açısına ihtiyaç duyuyor gibisin.
Bana doğruyu söyle minik serçe, bugün ağladın öyle değil mi? Nasıl bildiğimi sorgulama lütfen. Biliyorum sadece...
Sana söylemek istediğim biraz ara ver lütfen.
İzin ver sana yardımı dokunacak bir öneride bulunayım .
" Sen gözyaşlarına boğulmadın, sadece soğan doğruyorsun."
İşte faydalı bulabileceğin bir zihinsel alıştırma. Bunu benimle birlikte bizzat eyleme dökmeni istiyorum...

Ve biliyor musun, merak ediyorum, acaba gerçekte nasıl insanlar ailen yani, anne ve baban, nasıl yaşıyorlar? Şimdiki acıların değil , elle tutulur hatıralardan söz et bana.

Hizmetkarın
Andrei

Mektubu tekrar ikiye katlamış, başını masaya koymuştu. Kimdi bu Andrei ve nasıl olur da onun hareketlerini biliyordu?.. Takipçi olabilir diye düşündü. Bu fikir ürpermesine sebep olsa bile babası kadar kötü değildi. En azından seviliyordu...

Yani bu sevmek, öyle değil mi?..

Bir Katilin Günlüğü [ TAMAMLANDI ] Where stories live. Discover now