15. BÖLÜM {{final}}

1.5K 118 57
                                    

Asher

" 'Anne' diye seslendim merak edercesine . ' Benim de herkes gibi güzel bir odam olacak değil mi?' dedim gözlerimi kocaman açarken. Sevgiyle karşılık verdi. Elindeki bulaşıkları bir kenara bırakıp bir eliyle başımı okşadı. ' Hem de çok güzel bir odan olacak küçük pırlantam.' "

Gözlerimi zorda olsa aralamıştım. Onca zaman sonra annemi görmem çok garipti. Herneyse gözlerimi açtım fakat pek de bir değişiklik olduğu söylenemezdi. Etraf çok karanlık ve sessizdi. Bu depo benzeri odanın içindeki tek ışık kaynağı tepede zar zor yanan florasandı. Onun da ancak kendine faydası vardı.

Etrafımı incelerken olanların aklıma gelmesiyle başıma şiddetli bir sancının saplanması bir olmuştu. Acıyla kafamı yere eğdim. Ben neye bulaşmıştım böyle!.. Babam her zaman en kötüsü derdim.. Demek ki kötünün kötüsü de olabiliyormuş.

Odada süren yalnızlığım da uzun sürmemişti zaten. Yağsızlıktan paslanmış olan deponun kapısı gıcırtılar eşliğinde açıldı. İşte yine o adam!
Kimdi o... Ne istiyordu ve neden beni buraya getirmişti!? Ben bu sorularla mücadele verirken adam bana doğru yaklaşmaya başladı. İçinde ne olduğunu anlamadığım bir tepsiyle öylece geliyordu. Korktum.. Babamdan daha çok hem de...
Onun bana yaklaştığı her adımda ben refleks olarak geriye doğru kaçıyordum. Fakat bu kaçış uzun sürmemişti. İşte şu klasik film zımbırtısı benim de başıma gelmişti. Vücudum, soğuk duvarla buluşmuş kaçacak yer bulamaz olmuştum.

Tam önümde durdu ve olduğu yerde çömeldi. Konuşmuyordu, tepki vermiyordu, bana dokunmuyordu... Öylece duruyor ve bana bakıyor.
Bundan cesaret almış olacağım ki "kimsin sen?" sorusu ağzımdan kaçıverdi.
Cevap yoktu. Sadece içinde yemeklerin olduğunu gördüğüm tepsiyi kenara bıraktı. Jelatinlenmiş yemeklerin üstünde de bir kağıt vardı. Yoksa...
"Andrei?" dedim farkına bile varmadığım gözyaşlarım akarken.
"Ağlama." onun cevap vermesiyle kendime gelmiştim.
Yani gerçekten de oydu.

" Lütfen, gitmeme izin ver olur mu?"
Sanki dediğimi umursamaz gibi bir hava takınmıştı. Ayağı kalkıp arkasını döndü ve odadan çıkmaya koyuldu.
"Andrei!!" arkasından son bir umut ağlıyordum ve bağırıyordum.
Lakin dinlemedi. Odadan beni arkasında bırakıp, çıkıp gitti.

Bir insanın korkudan öleceğine pek inanmazdım ama şimdi inanıyorum.
Lakin hak ettim ben bunu. İlk mektupta şikayet etmeliydim. Fakat sevmek ve sevilmek ihtiyacında olduğumdan, sessiz kaldım. Başka deyimle, aptallık ettim...

Bağırmayı bırakıp olduğum yere çömeldim. Kurtuluş yok mu benim için merak ediyorum..

Gözüm tepsiye ilişti. Yemeklere bakmadan kağıdı elime aldım. Ellerimin titremesine engel olmaya çalışırken kağıdı açtım.

Sevgili Asher

Sevgili olmamız ve bir ömür birlikte yaşamamız gerek. Neden biliyor musun?
İlk olarak, sen benim bu hayatta bir kalbimin olduğunu hissettiren tek kişisin, buna saygı duyuyorum. İki, her tür insanla aran çok iyi ve eminim ki benimle de mükemmel anlaşacaksın. Üç, ikimiz de bir Elvis hayranıyız. Dört, her zaman güzel kokuyorsun. İkimiz de güzel olan her kokunun hayranıyız. Beş, çocuksu merakını ve ilgili bakışlarını seviyorum. Altı, ikimizde bu somut dünyadan ve gerçeklerden kaçmayı hedefliyoruz. Yedi, ikimiz de yönlendirilmekten nefret ederiz. Sekiz, tesadüflere asla inanmayız. Ve son olarak dokuz, ikimiz de yalnızız...

En azından öyleydik. Ama artık değil sevgilim. Sana söz veriyorum. Seni tuttuğum bu yerden ve yanımdan ayırmayacağım.
Bundan sonra yalnız kalmak yok.
İkimiz için de...

Hizmetkarın
Andrei

Bir Katilin Günlüğü [ TAMAMLANDI ] Where stories live. Discover now