11

12.5K 1.4K 658
                                    

"Jeong bi dinler misin artık kafamı kesicem ya!"

Changbin söylenerek Jeongin'in yanındaki boş sandalyeye yerleşti. Jeongin ise onu umursamadan yanında oturan arkadaşı Jisung'a dönmüştü.

"Jisung sinek mi vızıldıyor duyuyor musun bir şey?"

Jisung gözlerini sahanın bir ucundan diğer ucuna koşan kırmızı tüylere sahip kostümün sahibinden çekip arkadaşına baktı. "Yapıştır bi tane gelmeye götü yemez." diyerek tekrar gözlerini Minho'ya çevirdi. Bu cümlesi Changbin'in kötü bakışlarına maruz kalmasına sebep oldu fakat fark ettiği söylenemezdi.

Sabah sergilediği davranışı yüzünden içinde yeşeren pişmanlık, saat ilerkedikçe daha da büyüyordu. Sezon maçlarına az kaldığı için takımın sahada pratik yaptığını herkes gibi o da biliyordu. Basketi oynamayı pek beceremese de izlemeyi sevdiğinden bu tür şeyleri önemli bir şey olmadıkça kaçırmamaya çalışıyordu. Ama bugün burda olma sebebi farklıydı.

Minho ile ortak aldıkları derste belki yanına gelirse özür dilerim diye düşünmüştü fakat Minho ne derse girmişti ne de sonraki saatler ortada gözükmüştü. Jisung, onun burada olma ihtimalini düşünerek arkadaşlarını da yanında sürüklerken buldu kendini. İzlemeye gelen sadece kendileri olmadığı için rahattı ki tribün neredeyse normal bir maç izleyici sayısı kadar kalabalıktı.

Minho elindeki basketbol topunu Chan'a atıp bunaldığı için kostümün kafasını çıkardı ve kolunun altında aldı.

"Bi gün nefes alamayıp bunun içinde ölürüm diye çok korkuyorum." diye söylendi. Hyunjin elindeki topu potaya atmış ve gülerek arkadaşının yakınmasına göz devirmişti. Bugün modu diğer günlere göre daha da yerindeydi. Nihayetinde Seungmin uzun zaman sonra kendi isteğiyle iletişime geçmişti onunla.

"Kötüye bir şey olmaz, merak etme." Felix'in attığı topu ikinci sekmesine bırakmadan eline aldı. Olduğu yerden birkaç adım geri giderek kollarını kaldırıp pozisyonu aldı ve topu tekrar potaya attı.

"Deliksiz!" diyerek kendine sevincini gösterdi ama Minho kostümünün kafasını arkadaşına fırtlatmıştı. "Nefessiz sikerim seni." dedi sinirle.

Hyunjin şaşkınca sırtına çarpıp yere düşen, kendince çirkin olduğunu düşündüğü kafaya baktı. "Canıma kastın mı var?" diye sordu hayretle.

Minho sinirle terden alnına yapışmış saçlarını iki yana salladı ve "Var anasını satayim ne yapacaksın?" dedi. Adımlarını kenarda duran çantasına çevirdiğinde yanından geçtiği topa sertçe vurup kenardaki demirlere çarpmasına sebep oldu.

Chan, Hyunjin'e yaklaşıp elini omzuna koydu ve sıktı. "Babasıyla atışmışlar galiba boşver."

Minho kostümün parmak kısmını dişiyle kıstırıp elinden çıkmasını sağladığında derin bir nefes verip kafasını iki yana salladı. Sabah Jisung'un onu takmamasını zaten kendine dert edinmişken bir de babasının dırdırıyla uğraşmak zorundaydı.
Evden gideli ne kadar geçmiş olsa da arada bir yapılan sözde ailesel akşam yemeklerinden birine çağırmıştı onu. Minho ne kadar katılmak istemediğini söylese de bir türlü söz geçiremiyordu ve dediğine uyulmaması en sinir olduğu şeylerden biriydi. Changmin'in babasına yanaşıp ona yolladığı o pişkin gülüş aklında canlandıkça yüzünü yumruklamak istiyordu.

"Siktiğimin yemeği.." Çantasından çıkardığı su şişesinin kapağını hızla açıp dudaklarına götürdü. Gözleri bir anlığına tribüne kaydığında tesadüfen göz göze geldiği gözler içtiği suyun boğazında kalmasına sebep oldu. Şişeyi dudaklarından ayırıp hafif birkaç öksürük sonrası tekrar bakışlarını Jisung'a çevirdi.

mascotWhere stories live. Discover now