23

11.5K 1.2K 809
                                    

Jisung, elindeki kitaplarını çantasına atıp arkadaşlarının onu kafeteryada beklediğini bildiğinden adımlarını sınıfın kapısına çevirdi. Gözleri kalktığı masada bir şey unutmadığına dair emin olmak için arkaya baktığından önüne çıkan bedeni fark etmemiş ve bu çarpmasına sebep olmuştu. Karşısındakinin bilerek buna izin vermesi trajik olan kısımdı.

"Jisung?" dedi Changmin sonunda onu görebilmesiyle. Yuna'nın bir hafta yurt dışı yalanından sonra şahit olduğu durumlar sinirini bozmuştu ve bir de Jisung'dan yediği yumruk içine oturmuştu.

Jisung geriye adımlarken bakışlarını eski sevgili bile demek istemediği çocuğa çevirdi ve gözlerini devirip yanından geçmek için hareket etti. Ama Changmin önüne geçmiş ve bunu engellemişti.

"Jisung konuşabilir miyiz?"

"Hayır."

"Lütfen Ji."

İsmini kısaltması kaşlarını çatmasına sebep olduğunda aralarına mesafe koydu. "Dinlemek istemiyorum." dedi önünde ona yalvaran gözlerle bakan Changmin'e. Bir türlü kurtulamamıştı kendisinden. Anlamadığı şeyde ilişki içerisinde umursamaz olup bittikten sonra bu kadar takmasıydı. Sahi derdi neydi?

"Senin iyiliğini düşünüyorum Jisung, sadece bir kerecik dinle beni." dedi Changmin. Jisung'un ona karşı çıkmasına alışık değildi. Ne derse tamam diyen çocuk resmen yok olmuştu. Ama biliyordu, bunların hepsi üvey kardeşi Minho yüzündendi kendince.

"Ya hasta mısın istemiyorum diyorum siktir git."

Jisung sinirle önündeki bedene omuz atarak yanından geçti ve kapıdan çıktı. Ama Changmin'in peşinden ayrıldığı söz konusu değildi.

"Bak Minho'yu tanımıyosun," dedi arkasından Jisung'un hızlı attığı adımlara yetişmeye çalışıyordu. "Onun tek derdi benim. Elimde ne varsa almaya ant içmiş ruh hastası."

Jisung ne kadar duymamazlıktan gelse de kaşları tekrar çatılmıştı. Ne demek istiyordu bunlarla?

"Boşuna laf kalabalığı yapıyosun Changmin." diye hayıflandı sağ tarafındaki merdivenlere dönerek. Bu kadar hararetli ve hızlı hareketleri yanlarından geçen birkaç bakışın üstlerine dönmesini sağlamıştı. Ki maçtan sonra okulda Jisung'u tanımayan kalmamıştı. Minho'yla olan yakınlıklarına kadar hem de.

"Seni kullanıyor görmüyor musun Tanrı aşkına!" Changmin öfkeyle bağırdığında adımlarını son basanakta durdurmuş onun gibi önünde durup yüzünü ona çeviren Jisung'a bakmıştı. Çatık kaşları ve büzüşen dudaklarından bir şey anlamaya çalıştı ama Jisung'un tek düşündüğü şey bu ihtimali düşünmemekti.

Changmin'le üvey kardeş olduklarını hatta aralarının boktan da bok olduğunu öğrendiğinde içi içini yemişti. Aptal değildi. Minho'nun hareketlerini göz önünde bulundurarak yakınlık kurmuş ve sırf Changmin için ona yaklaştığını düşünmeye bir rafa kaldırmıştı. Üzülmek istemiyordu artık. Üstelik kendi mükemmeliklerini yaratıp eğlenceli bir randevu geçirmişlerdi. Ona inanması için hiçbir sebep yoktu.

Changmin, Jisung'un susmasını fırsat bilerek tekrar söze atıldı. "Bana olan nefreti için sana yanaşıyor, sen de buna izin veriyorsun Jisung. Yapma gerçekten."

"Ne bu ya?" Jisung sinirle yanına yaklaşan bedeni geri ittirdi. "İyilik meleği mi kesildin başıma? Defol git diyorum anlamıyor musun? Hecelememi ister misin Changmin?"

Changmin itildiği için birkaç adım geri gittiğinde merdiven basamaklarına düşmekten son anda kurtulmuştu. Jisung ise bir şey demeden arkasını dönmüş, onları izleyen arkadaşlarının masasına doğru yönelmişti. Changmin kendi kendine "Göstereceğim hepinize nasıl bir bok olduğunu." diye söylenirken Jisung ona kulak kabartmadan kafeteryanın cam kapısını açarak içeri girdi.

mascotWhere stories live. Discover now