24

10.9K 1.2K 728
                                    

Jisung bakışlarıyla hemen yan masanın üstünde uzanmış kediyi izlerken, bir yandan da hazır olan kahvelerini almaya giden Minho'yu bekliyordu. Ondan habersizce ahşap masanın üstünde ritim tutan parmakları eşliğinde, kulaklarını ortamın atmosferine oldukça uygun yavaş bir şarkı dolduruyordu. Kedi sanki onu izlediğinin farkındaymış gibi kapattığı gözlerini açıp Jisung'a baktı. Bir süre devam eden bakışmaları minik tüy yumağının siyah benekli pembe burnunu yalayıp tekrar gözlerini kapatmasıyla son bulmuştu.

Saatler önce çıkmışlardı okuldan. Öyle ki Jisung, Minho'nun gidecekleri yer için bilmiyorum derken ciddi olduğunu yarım saat kadar nereye gideceklerini düşündükleri süreç içinde fark etmişti. Daha sonra baş başa sahilin sessiz bir kıyısında yürümüş, ayaklarını soğuk suya sokup kendince eğlenmişlerdi. Jisung yerinde başkası olsa yüz kere suya düşüreceğinden emindi Minho ama Jisung olunca işler değişiyordu. Hatta o düşmesin diye kendi kıçının ıslanmasına engel olmamıştı.

Şimdi ise sahile açılan caddenin hemen köşesinde kalan minik bir kafede oturuyorlardı. Saatten midir bilinmez, belki de konumundan kaynaklı kendileriyle beraber en arkada masada bir kişi ve hemen yan masalarındaki kedi eşlik ediyordu onlara.

Jisung yanaklarını şişirip, karşısındaki sandalyenin çekilmesiyle o tarada döndü. Minho'nun masanın üstüne bıraktığı bardaklardan çıkan buhar havaya karışıyordu.

Yüzündeki tebessümle "Çok üşümedin değil mi?" diye sordu Minho. Başta ayaklarını suya sokma fikri ne kadar cazip gelse de Jisung'un bünyesinin zayıf olduğunu biliyordu. Hasta olmasını istemezdi.

Jisung ellerini bardağının etrafına sarıp şirince kafasını iki yana salladı. "Sen üşüdün mü yoksa?"

"Kıçım dondu biraz." dedi Minho sırıtarak. Jisung ne kadar gidelim diye ısrar etsede Minho'nun bugün için planları başka olduğundan kabul etmemişti.

"Beni dinlemezsen daha çok donar o güzel kıçın." diye söylendi Jisung. Bakışlarını kahvesine çevirip minik dudaklarına götürdü ve sıcaklığı giderebilmek adına üfledi.

Minho'nun bakışları ise gözlerinden öne doğru uzanan dudaklarına kaymıştı. Nasıl diye geçirdi içinden. Nasıl her hareketi bu kadar tatlı olabilir?

"Kıçımın güzel olduğunu düşündüğünü bilmiyordum." deyip tek kaşını kaldırdı Minho. Ardından önündeki kahvesini dudaklarına götürmüş, Jisung gibi hafifçe üflemiş ve içmişti.

Jisung gözlerini devirdi. Bu tür konularda yaptığı imalar ve yüz ifadeleri çok hoşuna gidiyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Üstelik uzatırsa konunun kendi kıçına kadar geleceğinin de bilincindeydi.

Kahvesinden bir yudum alıp sabahtandır aklında olan ama keyifleri kaçmasın diye söylemediği konuyu dile getirdi.

"Changmin geldi bugün yanıma,"deyip göz ucuyla Minho'nun yüz ifadesine baktı. Önce kaşları çatıldı sonra da bardağını masaya bırakıp sertleşen bakışlarını çevirdi Jisung'a.

"Ne bokuma? Ayrıca neden şimdi söylüyorsun?"

Jisung omuz silkip bu durumu çok takmadığın göstermeye çalıştı. Ama Minho merakla "Ne dedi?" diye sordu.

"Aranız kötü olduğu için bana yaklaştığını söyledi," deyip kahvesinden bir yudum aldı. Aynı zamanda bakışları olayı tartmak adına Minho'nun yüzünden ayrılmıyordu. "Eski sevgilisi olmasaydım yanımdan bile geçmezmişsin."

Minho'nun kaşları sinirle havaya kalktığında alt dudağının üstünde dilini gezdirdi. "Buna inanmadın herhalde?" Sorusu karşılığında Jisung tekrar omzu silktiğinde masada öne doğru eğilip, Jisung'un masanın üstünde duran elini kavradı.

mascotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin