15

2.4K 233 164
                                    

Bir süre gözlerimi siyah mercedeste gezdirdikten sonra kaşlarım çatık bir şekilde bana meraklı gözlerle bakan Taehyung'a döndüm. Şu hali o kadar tatlıydı ki kızmak için biriktirdiğim cümleleri anında beynimdem silmişti.

"ben bunu kabul edemem." dediğimde o da kaşlarını çattı.

"ama neden?"

"bu çok pahalı Taehyung, olmaz. Bu yükün altına girmek istemiyorum. Keşke bu kadar masrafa girmeseydin." deyip bana biraz önce vermiş olduğu arabanın anahtarını uzattım.

Eliyle elimi yakaladı ve geri itti. "bu bir yük değil ki Ro Na. İçimden geldi ve aldım. Daha doğrusu aldık."

"aldık derken?" dedim tek kaşımı kaldırıp.

"annem ve babam da tabii ki. Eğer kabul etmezsen üzülürler."

"ama zora koşuyorsun beni."

başını olumsuz anlamda salladı anında.

"hayır hayır... zora koşmuyorum. Ciddiyim, annem, babam ve ben üçümüz aldık."

"yine de kabul edemem Taehyung, anla işte."

"hala almayı düşünmüyorsan eğer biz boşanana kadar sende dursa, olmaz mı? Hem annem ve babam da üzülmemiş olur."

Beni zora koştuğunun bal gibi de farkındaydı ve alttan alttan gülüyordu. Gözlerimi kıstım.

"peki, öyle olsun o zaman. Biz boşanana kadar bende."

Elini uzattı. "anlaştık mı?"

Ben de sıkmam için uzattığı elini sıktım.

"anlaştık."

Tam içeriye gideceğim sırada kolumu tuttu. "nereye gidiyorsun? Arabanla beni gezintiye çıkarmayacak mısın?" Tek kaşımı kaldırdım sonra da omuzlarımı kaldırıp indirdim. "istiyorsan çıkarabilirim elbette." dedikten sonra başını olumlu anlamda salladı, arabaya doğru ilerledik.

Ben sürücü o da yolcu koltuğuna oturmuştu. İçerisi pahalı deri kokuyordu ve bu koku... çok güzeldi. Koltuklar o kadar rahattı ki uyumak istesem anında kıvrlıp uyuyabilirdim.

Kocaman dokunmatik ekranı vardı, Taehyung hiç düşğnmeden açtı ve direkt telefonunu bağladı.

İçi de dışı gibi siyahtı ve çok asil duruyordu.

"müzik açacağım da." dedi ve anında kendi müziklerinden bir tane açtı.

Gülümsedim. Bu tablo çok güzeldi.

Arabayı çalıştırdım ve sürmeye başladım. Başarılı bir şekilde otoparktan çıkıp anayola girdim.

"nereye gidelim istersin?" diye sorduğumda kolundaki saate baktı. "evden dosyayı almayı unutmuşum da bir görüşmem var yarım saat sonra. Önce eve gidelim, oradan da beni şirkete bırakırsın, olur mu?" dediğinde "olur tabii ki." diye yanıtladım onu.

Bugün gereğinden fazla mutlu olmuştum, Taehyung beni oldukça sevindirmişti. Bunları gerçekten bana değer verdiği için mi yapıyordu yoksa yaptığımız anlaşma için mi bilmiyordum lakin anlaşma adına yaptıysa bile mutlu olmuştum, şu yaşıma kadar mutluluğu derinlemesine tattığımı hatırlamıyordum.

Kırmızı ışıkta durduğumuzda Taehyung'a döndüm. "Taehyung... teşekkür ederim."

O da bana döndü. "ne için?"

"her şey için. Bir anlaşma için de olsa yaptıkların ve hissettirdiklerin için."

Gülümsedi ve boşta kalan elimi tuttu.

"hiç önemi yok, Ro Na. Ayrıca sadece anlaşma için yapmıyorum bütün bunları."

Arkadan gelen korna sesiyle başımı ışıklara çevirdim, yeşil yanmıştı. Hemen toparlandım ve gaza bastım.

Yaklaşık on dakika sonra Taehyung'un evine varmıştık, onun inmesini bekledim. "ben seni bekliyorum, al gel hadi."

"olmaz." diyerek karşı çıktı anında. "annemler seni görmüştür şimdi camdan. Senin de gelmen gerek."

Kaşlarımı çattım.

"ama.."

"çocuk gibi dudak kıvırma Ro Na, hadi." deyip önce emniyet kemerini, sonra da kapıyı açıp aşağıya adımladı. Ben de hemen ardından inmiştim.

Kapının önğnde elimi yakaladı ve parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi. Önce elimize sonra da yüzüne baktım. Omuzlarını kaldırıp indirdi.

Kapı açıldığı ve içeriye adımladığım anda gözüme nüfuz eden beyaz ışıkla gözlerimi kısmıştım.

Bay Kim, Taehyungla ikimizin fotoğrafını çekmişti. Bayan Kim ise elinde bir pasta tutuyordu. Şaşırdım.

"doğum günün kutlu olsun kızım." dediğinde Bayan Kim, gülümsedim.

"teşekkür ederim, ne gerek vardı? Zahmet etmişsiniz." dediğimde başını olumsuz anlamda salladı. "ne demek evladım, altı üstü bir pasta sadece." Bay Kim pastayı tutarken, mumları üflerken, Taehyungla ve Bayan Kimle fotoğrafımızı çekmişti.

"sizi de yorduk ama." dediğim sırada Taehyung anında karşı çıktı.

"babam lisedeyken fotoğrafçılık kulübündeymiş. Fotoğraf çekmeyi seviyor yani."

"ah, bu çok güzel." dedim. Sonra Bay Kim kamerayı Taehyung'a uzattı ve "Ro Na'yla bizi çek bakalım." dedi. Babasının uzattığı makineyi alan Taehyung birkaç fotoğrafımızı çekmişti. Daha sonra da standına koyup hep birlikte fotoğraf çekildik.

O kadar güzel bir gün olmuştu ki daha öğlen olmamasına rağmen...

Pasta dilimlerimizi yedikten sonra oturup muhabbet etmeye başladık.

"çok mutlu ettiniz beni çok teşekkür ederim hepinize." dediğimde Bayan Kim başını hafifçe yana eğdi.

"yapma hadi Ro Na... elbette yapacağız. Sen de bizim kızımız sayılırsın artık." ayaklandı.

"ah, bir şey eksik."

Salondan çıkınca Taehyung'la birbirimize baktık ve ikimiz de bilmiyormuşuz gibi başımı salladık. Bir süre sonra Bayan Kim elinde küçük bir kutuyla geldi ve başıyla Taehyung'a bir şey anlattı.

Taehyung, annesinin elindeki kutuyu aldı ve bana yaklaştı. Elini tutmam için uzattı, tuttum. Ardından beni ayağa kaldırdı ve kutuyu açıp içinden yüzük çıkardı.

Bu, elmaslarla çevrili bir zümrüt yüzüktü! Tanrım, bu kadarı da fazlaydı.

Kalbim delicesine atarken elimi kalbime götürdüm. Gözlerim dolu dolu olmuştu.

"eğer izin verirsen bunu ilişkimizin bir nişanesi olarak sana takmak istiyorum." dediğinde o muhteşem sesiyle Taehyung, başımı olumlu anlamda salladım.

"evet."

Yavaş hareketlerle yüzüğü parmağıma taktı. Bir şey için izin istermiş gibi yüzüme baktı. Ne istediğini anladım ve başımı hafifçe salladım.

Dudağını dudağıma yaklaştırdı ve hemen ufak öpüp geri çekildi. Parmaklarımın üzerinde hafifçe havalandım ve Taehyung'a sarıldım. Arkadan da Bayan Kim'in sesi duyulmuştu.

"artık bizim kızımızsın..."

şöyle bir doğum günü duası

100 oy ve yorumm^^

baby ⚘ kim taehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin