8

4.2K 388 854
                                    


Ders bitmişti. Hyunjin her zaman ki gibi Felix'i izledi. Anlayamıyordu. O kendini anlayamıyordu. İçi farklı dışı farklıydı. Kendini durduramıyordu...

Diğer herkes gibi Felix de çantasını topluyordu. Hoca dersten çıkmıştı. Hyunjin'in gözü Felix'deydi. Bugün tüm benliğini kullanacaktı. Eskisi gibi korkak olmayacağım diye söyleniyordu. Kaybedecek neyi kaldı ki?

Herşeyi o olmuştu zaten.

Felix ayaklanıp çantasını sırtına atıp arkadaşlarıyla birlikte sınıfın kapısına doğru yöneldi. Hyunjin hızla ayağa kalkıp yanına doğru gitti. Önünde ciddi bir şekilde bekledi.

"Felix dur."

"Ah Hyunjin, bir sorun mu var."

Ona böyle kibar davranması... Bir yandan hoşuna giderken bir yandan başka bir ihtimali düşününce midesini bulandırıyordu. Gözleri parıl parıl parlarken gözlerimin içine baktı. Aldanmayacağım.

"Konuşmamız gerek."

"Anlamadım? Tam olarak neyi?"

Sınıfın kapısında olan Felix'i kolundan tutup hafifçe yanına doğru çekti. Arkadaşlarına dönerek

"Çıkın."

Demesiyle Felix, Hyunjin'e doğru hafif şaşkın ve sinirle baktı.

"Ne oluyor Hyunjin? Ne yapmaya çalışıyorsun."

Kolunu tuttuğu elini sertçe savurdu. Küçücük bir şeyde gerçek yüzünü belli ediyordu. Anlıyordu... Hyunjin onun kalbini görmeye başlıyordu.

Tekrar kolundan tutarak bu sefer hızla çekip kendisiyle yüzyüze getirdi. Mesafeleri azdı. Hyunjin'in hızlı ve sinirle aldığı nefes kolaylıkla Felix'e geliyordu. Olabildiğince ciddi ve sinirle

"Konuşacağız dedim."

Hyunjin'i öyle görünce ürkmüş gibi bir ifade vardı yüzünde "İyi." Diyip tekrar kolunu savurdu ve hocanın masasına oturup diğerlerinin çıkmasını bekledi.

Son öğrenciler kaldığında Hyunjin tiptip sinirle onları izleyince diğerleri de rahatsız olup kalktılar. Hyunjin'i ilk defa böyle görüyorlardı, uzun zaman sonra utangaç olmadan baktığını.

Öğrenciler kapıyı kapatıp çıktığında Felix Hyunjin'e garip bir şekilde bakarken Hyunjin hocanın masasında oturan Felix'in önüne sakince geldi. Felix'e doğru yaklaştı. Gerçekten yüzyüzeydiler.

Birden iki elini birden Felix'in oturduğu masaya doğru onu haps etmiş gibi iki yanına koyarak hızla vurdu. İki kolunun arasında oturan Felix vurma sesi refleksiyle gözlerini kapatıp nefesini kesdi.

"Dün gece..."

Başını önüne doğru eğip sakinleşmek için nefes alıp verdi. Tekrar kafasını kaldırıp sesini az da olsa sakinleştirerek korkak yüzüyle ona bakan Felix'e döndü.

"Dün gece abimle ne yapmaya çalışıyordun?"

Felix sessiz olup cevap vermeyince Hyunjin iki elini tekrar Felix'in iki yanına atıp masaya vurdu. Yüzüne bir ramak kalana kadar yaklaştı.

"Dün gece abimle ne yapmaya çalışıyordun!"

Felix, Hyunjin'i hiç böyle görmemişti. Ondan ilk defa ürküyordu. Daha doğrusu ilk defa birinden ürkuyordu. İstemeyerek de olsa sesi titremeye başladı. Dudaklarını kemirerek yüzünü aşağı eğdi.

"Ben..."

"Ben abinden hoşlanıyorum Hyunjin."

Hyunjin onun sesi titreyerek verdiği cevapla birlikte içi burkulmuştu. Ellerini iki yanından ayırıp arkasını dönüp ellerini saçlarına doğru geçirip sakinleşmeye çalıştı. Arkasına döndüğünde Felix dokunsa ağlayacak gibi bakıyordu. Bir anda hiç olmadığı kadar kötü hissetmişti.

Yavaş adımlarla Felix'e doğru yaklaşıp tekrar derin bir nefes alıp sakinleşti. Karşında ki sıraya oturup konuşmaya başladı

"Bak Felix..."

"Abim gerçekten yakışıklı olabilir."

"Hatta durumu da çokca iyi olabilir."

"Ama sana yemin ederim ki karakteri hiç sevilcek biri değilmi-."

"Ben onu seviyorum!"

Diyerek Hyunjin'in lafını kesti. Gözünden bir damla yaş akmıştı ve sesi hâlâ titriyordu.

Hyunjin'in onun için çektiği aşk acısının aynısını abisine karşı çekiyordu.

"Felix, bak seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun."

"Yemin ederim senin üzülmeni istemiyorum ama o nişanlı, hatta evlenmek üzere."

"Ve o gece eve geldiğinde bize ne dedi biliyor musun?"

"Oradaki neredeyse tüm herkesle yattığını üstüne üstlük eğlenceli arkadaşların varmış diye bize sırıttı."

"Ben o ilk geldiğinde de hiç ısınamamamıştım, gerçekten haklıymışım."

Sonra biraz nefes alarak tekrar dün dediği şeylee gelerek sınırlı bağırdı

"O kendi nişanlı olmasına rağmen seni kullanan iğrenç bir orospu!"

"HYUNJİN!"

Diyerek sınıfta yankılanan sesiyle birlikte Hyunjin susup ona doğru baktı.

"Benim üzülmemi istemediğini söylemiştin değil mi?"

Biraz duraksadıktan sonra

"O zaman bu iğrenç yalanlarını kesip bizi rahat bırak."

Diyerek çantasını hızla alıp sinirle dolan gözlerini silerek sınıftan hızla çıktı.

Hâlâ sıranın üstünde şaşkınlıkla kala kalan Hyunjin'in kafasında da yankılanıyordu o sözler.

[Bizi rahat bırak]
[Bizi...]

Hyunjin'in benzi atmış gibiydi. Yutkunamıyordu. Diyecek onca sözü varken onu bir bok gibi orada takmayarak bırakıp gitmişti.

Onunla asla olamayacağını biliyordu. Ona karşı hissettiği duyguları o abisine hissediyordu. Onu anlıyordu. Onu kurtarmak istiyordu ne olursa olsun. Bir yandan canı acıyordu. Kimin canı yanmazdı ki? Senin ona karşı hissettiğin duyguları o başkasına hissediyor.

"Neden ben değil."

Abisinden nefret ediyordu. Hem kendi hayatını mahvettiği gibi Felix'in hayatını da aşk acısıyla mahvetmesinden korkuyordu. O Felix'e yıllardır değer verdi, emek verdi. Şimdi onu aklı başında değilken bırakamazdı.

Tekrar deneyecekti.

------------

Güzel sever insanlar hep yanlış kalplere kanacaklar.~

-----------

Apologize | Hyunlix Where stories live. Discover now