KHKY Özel Bölüm 2

5.4K 336 46
                                    

203.000 Teşekkürler! 🦋🤍

İnsan, yirmili yaşlarının başında hep bir telaş içinde oluyor. Okuyorsan okulun, çalışıyorsan işin, evleniyorsan evliliğin... Fakat hep o telaş çevrende dolaşıyor ve belki de bizlere bir yaşam amacımız olduğunu hatırlatıyor. Ben de önce okulum için, sonrasında evliliğim, ve ondan sonra da işim için zaman zaman o telaşa kapılmıştım. Okul okurken acaba doğru bölümde mi okuyorum diye, çalışırken ben burada mı olmalıyım diye çok sormuştum kendime. Fakat geriye dönüp baktığımda, hiç Alper'in doğru kişi olup olmadığını derinlemesine sorguladığımı ve detaylıca bunu düşündüğümü hatırlamıyordum. Zaten ilişkimiz çok çabuk ilerlediğinden ve kısa bir süre içinde tamamına erdiğinden belki de buna zaman bulamamıştım bile. Fakat, nikâhımız kıyılmadan önce annemin benimle yaptığı o konuşmada bunu bir an durup düşündüğümü dün gibi hatırlıyordum. 'Beyza, demişti. Biz ne ara işler buraya geldi anlamadık bile. Senin rızan var diye biz de rıza gösterdik. Eğer gözlerine yansıyan o sevgiyi görmesek zaten işler buraya kadar gelmezdi de. Ama kızım, eğer içinde en ufak bir şüphe varsa şu dakika söyle. Erteleriz, hazır değil deriz, çok çabuk oldu deriz... Sen emin değilsen, biz bir şey der hâllederiz.' Annemin dolu dolu olan, ağlamaya her an hazır o hâli tekrar gözümün önüne geldi sanki. Tüm içtenliği, samimiyetiyle bana bakıyordu. Ben annemin o bakışını, gerçekten ancak anne olunca anlamıştım.

Hemen sonra devam etmişti, 'Ha eğer eminsen de, ne yaşarsan yaşa burada bir evin olduğunu da bildiğinden, benim gözüm arkada değil. Çünkü biz seni savunmasız, güçsüz yetiştirmedik. Sen bizim için hep iyi bir evlat oldun, umarım bizde sana iyi bir aile olabilmişizdir.' O an içime tarifsiz bir güvenin dolduğunu, bu güvenin beni çepeçevre sararak tüm o telaşımdan uzaklaştırdığını çok net hissetmiştim. Anne olduğumdaysa bu güveni evlatlarıma aşılamak, hissettirmek için çok çabalamıştım. Onları tüm bu telaşelerden uzak tutmaya ve hatta yapabilirmişim gibi dünyadaki tüm kötülüklerden koruyup kollamaya çalışmıştım. Ve Alper, her ne kadar onlara bir şans vermemiz gerektiğini söylese de, anne yüreği, hop oturup hop kalkıyordum fakat bu şansı onlara verebilmek için kendimi oldukça zorluyordum. İlk göz ağrılarım ilk defa ev dışında bir yerde, anneannesi ve dedesiyle birlikte kalacaktı. Okul çıkışında çocukları babam alacaktı fakat çocukları okula Alper bırakacaktı. Hatta onları uğurlayalı yarım saat kadar oluyordu ve artık Alper'in eve varmak üzere olması gerekiyordu. Zeynep'de aynı abileri gibi okulda, Ali de öğlen uykusundaydı. Bu yüzden diken üstünde olan sessiz bekleyişim, zil çalar çalmaz ayağa fırlamamla sona erdi. Alper çocukları yine okula bırakmıştı fakat ben sanki her gün gittikleri yere değilde yabancı bir yere gitmişler gibi endişeliydim. Üstelik bunun annemlere olan güvenimle de bir alâkası yoktu. Sadece çocukların kendilerini kötü hissetmelerinden duyduğum korkuyla alâkalıydı.

Hızlı adımlarla kapıya varıp açtığımda çocukları sormak için aralanan dudaklarım gördüğüm manzarayla sebebiyle bir müddet araladı kaldı. Alper, elinde pembe bir şakayık buketi, üzerinde jilet gibi siyah takım elbisesi ve özenle düzeltildiği belli olan saçlarıyla tam karşımdaydı. Gözlerim, saniyeler sonra aheste aheste onun üzerinde gezindi ve o sessizce benim onu süzmemi bitirmemi bekledi. En son gözlerim gözlerini bulduğunda yutkundum.

"Alper, bu ne hâl ?"

Alper, yüzünden eksik etmediği o harika gülümsemesi ile güzel yüzünü süslerken bakışlarını yüzümde çok tutmadan cevap verdi.

"Hoş bulduk."

Utanarak geri çekilirken iç çektim ve kısık sesle, biraz geç olsa da konuştum.

"Hoş geldin."

Alper bakışlarını yüzüme çevirerek gülüşünü büyüttü, hemen ardından beni karşılıksız bırakmayarak söze girdi.

"Hoş bulduk."

Kahvenin Hatırı Kırk Yıl (Tamamlandı)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt