BÖLÜM 6

284 13 6
                                    

Susmuştuk. Adeta zaman kavramını ortadan kaldırma gücümüz vardı. Boşlukta düşüyor gibiydim. Elimin bir ağırlıkla kasılmasıyla zaman kavramına bir anlam yükledim. Kaç dakikadır, ya da kaç saattir oturuyor arabaları izliyorduk?

"Benimle gel, bir yere gitmemiz gerek."

Donuk bir sesle:

"Nereye gidiyoruz ki.. Her neyse. Gidelim." diyerek yutkundum.

Ayağı kalktığımda ellerimizin birbirlerine kenetlendiğini gördüm. Acımı dindirmeye mi çalışıyordu?

Bir süre sonra arabaya tekrar bindik. Yolcu kapısını Yasin açtı. Yavaşça yolcu koltuğuna yerleştim. Ve başımı cama yaslayarak sürücü koltuğuna binmesini bekledim.

Arabaya bindiği gibi, üzerine sinen sigara kokusu arabayı doldurdu. Bu koku beni her zaman mayıştırırdı. Ama uyuyamayacağıma bahse girerdim. Fiziksel her acıyı kaldırabilirdim, ama ruhum yorulmuştu.

Ben düşüncelere dalarken, çoktan yarım saatlik yol bitmişti. Ne zaman araba çalışmıştı, o kadar yol su gibi akıp, geçip gitmişti?

Yasin'in "Lavin? Geldik. Hadi inelim." demesiyle irkildim. Kafamı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım yüzümdeki buruk gülümsemeyle.

Arabadan indiğim gibi elimi tuttu. Beni mutlu ediyordu bu, ve sebebini bilemiyordum. Sadece rahatlamış, güvende, sahiplenmiş ve sahipli hissediyordum.

Gözüm en üstteki tabelaya kaydığında:

'Ersoy Ruhani Sorunlar Merkezi' yazdığını farkettim. Neden buraya gelmiştik ki?

Kapıyı itti ve ahşap fransız usulü kapı gıcırdadı. Kulaklarımı bu tırmalayıcı ses doldururken bir adam gelip:

"Yasin Bey, siz geç kaldınız diye Enes Bey'i konferans salonuna yerleştirdik. İstediğiniz zaman derse girebilirsiniz."

"Teşekkür ederim Murat. Birazdan gelirim."

Bunu söyledikten sonra adının Murat olduğunu öğrendiğim adam bizden uzaklaşmaya başladı.

"Burada ne arıyoruz Yasin? Ne dersi bu." diye bir soru yönelttim.

"Öğretmenin olacağım desem, fazla egoist bir cümle olmaz değil mi?" Sempatik bir çarpık gülüşle gülümsedi. Sol yanağındaki gamze belli oluyordu.

"Ne öğretmeni?"

"Sadece konferans salonuna geç, ve beni dinle. Tamam mı?"

Başımı salladım ve uzun ahşap kapıları işaret etti. Oradan girdim, ve içeride en az on altı kişinin olduğunu gördüm. Arkalarda çok fazla berjer koltuk olduğunu gördüm. Ve daha fazla kişinin olacağını tahmin etmek zor gelmiyordu.

Bir mikrofon sesinin gıcırtısı duyuldu. Mikrofon ayarları yapılıyordu anlaşılan. Mikrofon sesinin geldiği gibi, içeriye bir sürü insan akın etmeye başladı. En az 50 kişi görebiliyordum. En önlerde oturduğum için, göz teması kurmamız muhtemeldi.

Sahneye Yasin çıktı. Herkesi selamladıktan sonra:

"Yeni bir öğrencimiz geldi arkadaşlar. Merhaba demeye ne dersiniz?"

Yanımda oturan kızın samimi ve utançla karışık gülümsemesine karşılık olarak usulca bir gülümseme sundum. Elini narince uzattığında, böyle bir incelik gösterdiğine teşekkür ederekten gözlerimi aynı anda kırptım.

"Her neyse.. Başlamamız gerekiyor sanırım." diyerek söze girişti.

*Aklından Bir Sayı Tut kitabının katkılarıyla*

DumanWhere stories live. Discover now