8.Bölüm

410 22 23
                                    

  Odamda yine binbir çeşit dosyayla uğraşıyordum. Bilgisayarım da önümdeydi ama hiçbir yardımı dokunmuyordu. Geçen seneki yabancı müşteri değerlendirmeleriyle alakalı dosyayı bulamıyordum. E-dökümanda bile çıkmıyor olması iyice durumu çıkmaza sokmuştu. Elimi şirket telefonuna attım ve Fatma'yı aradım.

- Alo, Fatma?

- Buyrun Reyyan hanım.

- Bu geçen seneki yabancı müşterilerin değerlendirmeleri, nerde? Hani yanlarına gitmiştiniz sorular sormuştunuz.

- Aaa evet onlarla Sibel hanım ilgilenmişti. Biliyorsunuz kendisi Almanca ve İngilizce bildiği için, e çevirmen lazım olunca da biz pek bir şey yapamadık. Yani dil bilgimiz yok sonuçta, aslında var da-

- Fatma bi dur, nefes al. Sibel derken, şu kızıl saçlı olan mı? Doğru düzgün konuşamıyordu hani?

- Iıı evet Türkçe'si biraz kırıktı. Çünkü-

- Fatmaa. Tamam. Nerde o Sibel şimdi?

- O zamanlardan bi iki ay sonra işten ayrıldı.

- Peki ben nerden bulacam şimdi o belgeleri? Neden bilgisayar ortamına geçirilmemiş?

- Onlarla Miran bey ilgileneceğini söylemişti. Belgelerin onda olması gerekiyor.

- Anladım Fatma teşekkürler, deyip telefonu kapattım. O kızıl Sibel'le bir işi olmuş olabilir miydi? Olabilirdi. Zaten dipdibelerdi. Kalkıp bi hışımla odasına girdim. Bilgisayarda bir şeylerle uğraşıyordu. Kapıyı kapatıp kilidi çevirdim.

- Ne oluyo Reyyan? Ne bu kapı kilitlemeler falan? Kavga mı edecez yoksa kendini kollarıma mı atacaksın? Yani, bu kadar özlediğini bilsem ben gelirdim, derken hala bilgisayarına bakıyordu. Gözlerimi devirerek masasının karşısına doğru yürüdüm.

- İşim var senle. Kimse bölsün istemiyorum. Kapat şu bilgisayarını.

- Dikkatimi çekebilmen lazım, dediğinde yaklaşıp bilgisayarını kapattım.

- Beni, dinle! Dediğimde kalkıp masasının üstüne oturdu ve beni kolumdan tutarak kendi karşısına aldı.

- Peki. Sendeyim güzelim, anlat, derkenki bakışları içimi kıpırdatıyordu.

- Beni yiyecekmiş gibi bakma. Bir şey anlatmaya çalışıyorum.

- Yiyecekmiş gibi. Anca miş gibi zaten.

- Miraan.

- Nee Miran. Yaklaştırmıyosun bile kendine. Gitgide daha tehlikeli oluyo haberin olsun.

- Yaklaştırmayacam tabi Miran. Onca şey dedin bana. Hem sen bana aşık bile değilsin, sevmiyorsun beni. Benden uzak kalmak o kadar da zor değildir.

- Yanlış düşünüyosun. Ona bakarsan sen bana aşıksın ama uzak duruyosun gayet.

- Neyse konudan saptırma beni, dediğimde belimden tutup iki bacağının arasına çekti.

- Yoldan saptırsam? Dedi kısık bi sesle. Nefesini verirken dudaklarıma yaklaşmıştı. Gözleri de ordaydı.

- Bırak, dedim kısık bi sesle.
- Saptıramazsın.

   Beni kendinden uzaklaştırıp masadan indi. Belimden tutup kaldırarak masaya beni oturttu ve bacaklarımı iki eliyle açtı. Arasına kendi yerleşti. Ellerimi masaya koymuştum. Nefesimin titrediğini biliyordum. Boynuma yerleşti.

- Bugün pantolon giymişsin. Eğer elbise ya da etek giyip bana bacaklarını çıplak verseydin, burda neler olurdu düşünmek istemezsin.

- Ne olurmuş? Diye sordum ince bi sesle.

İşte ve Aşkta (ReyMir)Where stories live. Discover now