9. Bölüm

383 23 22
                                    

  Saat beş olmuştu. Şirketten herkes yavaş yavaş ayrılıyordu. Normalde ben de ayrılmalıydım ama son 5 senenin raporunu çıkartmak zordu. Üstelik şirket kayıtlarına geçmesi için hem geçen seneninkini hem bu seneninkini bilgisayar ortamına geçirmek zorundaydım. İlerlemeyi görmek için yapılacak olan toplantı yarındı ve bugün bitirmek zorundaydım. Miran'ın uçkuru olmasaydı daha önceden bitirebilecektim. O sırada odama girdi.

- Reyyan? İki saat önce sana çıkalım dedim işim bitmedi dedin. Hala mı bitmedi?

- Hayır, dedim gözlerimi bilgisayarda tutarak.

- Saatlerdir o bilgisayarın başındasın. Belin de mi ağırmadı?

- Hayır, dediğimde nefes verip benim yanıma geldi.

- Benim gözlerime bak-, derken eliyle yüzümü kendisine çevirmişti ki duraksadı.

- Gözlerinin artı morarmaya başlamış, rengin atmış resmen bu ekrana baka baka, derken yüzümde elini gezdirdi.

- Sen ne yedin en son? Dediğinde bi düşündüm. Ne zaman yediğimi hatırlamıyordum. Çünkü yememiştim.

- Yemedim, unutmuşum.

- Unutmak ne demek Reyyan? Kendini paralayasın diye mi oturuyosun bu koltukta? Dediğinde sinirle ayağa kalktım. O an başım aniden döndü ve gözüm karardı. Ayağımın kaydığını hissettim. Miran beni belimden yakalayıp kendine bastırdı. Yüzüm göğsüne düşmüştü.

- Reyyan? Reyyan iyi misin?

- İyiyim, dedim sönük bi sesle.
- Başım döndü bi an.

- Onu anladım. Tabi bana dayanamadın, dediğinde güçsüzce göğsüne yumruk attım.

- Hiç sinirlenme, kollarıma attın kendini. Zaten sabah da atacaktın fırsat bulamadın.

- Bu halde bile benle uğraşıyorsun. Bırakabilirsin, diyerek kollarımla kendimi ondan ittirdim. Ama ellerim göğsünde kaldı, belimden tutmaya devam etti.

- Daha fazla çalışmak yok. Yemek söylüyorum, yiyoruz. Tamam mı?

- Tamam. Yani ben bugün yemek yapacaktım aslında ama halim kalmadı.

- Tamam Reyyan. Ne yemek yapması? Kendine gel ben neler isteyecem senden.

- Ne gibi?

- Yemem için illa bi şeyler hazırlamana gerek yok.

- Ne demek istiyorsun?

- Sen varsın, deyip bana doğru yaklaştığında kafamı çektim.
- Of be Reyyan. Nası bi inadın var senin? Allah belamı verseydi de söylemeseydim bak karım çok güzel evlendim diye.

- Sen sadece öyle dediğini mi zannediyorsun?

- Ne dedim Reyyan?

- Şu an halim yok. Konuşacaz bu konuyu, şimdilik eve, gidemeyiz ki.

- Nasıl gidemeyiz? Kim tutacak bizi?

- İş tutacak. Ben hala raporu bitiremedim.

- Reyyan bırak şimdi raporu ne diyosun Allah aşkına?

- Yarın iş yaptığımız yabancı tur şirketleri gelecek. 3 tanesi. İkisine sunulacak rapor bitti ama üçüncüsü kaldı.

- Tamam, erteleriz. Patronsun sen kullansana bunu biraz Reyyan. O dakika yetiştirmek zorunda değilsin.

- Hayır hayır dur, diyerek arkamı döndüm ve bilgisayarı aldım. Bir de dosyayı.
- Şimdi gidebiliriz, dediğimde bana gülümseyerek baktı ve destek vererek şirketten çıkarttı. Arabayla eve giderken de telefondan yemek söyledi. İçeri girip salonda direk önüme bilgisayarı açtım. Yemek gelene kadar işin yarısını, yemekten sonra da kalan yarısını bitirdim. Miran yardım etmeyi teklif etmişti ama reddettim. Ona işi açıklayana kadar kendim yapmam daha iyiydi. O benim yanımda televizyon seyrederken ben de ilgisi olan herkese maillerini yolladım.

İşte ve Aşkta (ReyMir)Where stories live. Discover now