여덟

630 102 20
                                    

yeonjun-song cry


en son kaç yıl önce rahat bir nefes almıştım ben?

şöyle dönüp bir geriye baktığımda çok uzun zamandır kısır bir döngünün içinde gibiydim sanki. her gün kendime bu şekilde yaşanmayacağını, bazı şeylerin üstesinden gelmek için kendimi zorlamam gerektiğini ve korkularımla yüzleşmem gerektiğini söyleyip, aynı gün içerisinde her şeyden kaçar hale gelmiştim. insanlar için çok kolay olan şeylerin benim için bu kadar zor olması bize insan gibi hissettiren o duygunun tamamen sönüp gitmesine sebep veriyordu. ben anlatıyordum ama anlaşılmamaktan korkan ve her zaman bana bunun gerçekleşeceğini fısıldayan zihnimle savaşımdan kafamı kaldırıp da dünyanın haline, insanların dertlerine odaklanamıyordum. mesela en son akşam yemeğinde ne yesem diye dertlendiğim günü hatırlamıyorum bile ben, bu akşam kendi canıma kıymadan bitirebilir miyim diye soruyordum kendime sadece. her insanın canı yanardı, herkesin bir ton yükü ve acısı vardı ama işte derler ya, ateş düştüğü yeri yakar diye, tam olarak buydu benim sorunum. o kadar çok yanmıştım ki avuçlarımı simsiyah küllere uzatıp da bir araya toplayıp anka kuşu misali yeniden doğamıyordum.

en büyük kaybımı verdikten sonra hıçkırıklarımın nefesimi keseceğini düşünsem bile, şu an hastanenin arka bahçesinde, gamzeli soobin'in gözlerinin içine bakıyordum sessizce. onun varlığı mıydı beni dağılıp parçalanmaktan alıkoyan yoksa içimde bir yerlerde her zaman kai'nin çoktan öldüğünü, beni yalnız bırakmak zorunda kalarak yıllar önce hayatının bittiğini kabullenmiş yanım mıydı bilmiyorum inanın. tüm damarlarım kaynıyor gibi olsa da on beş dakika kadar ağladıktan sonra artık gözlerimden akmayan yaşlar beni şaşırtıyordu. içim mi soğumuştu her şeye karşı? yoksa artık zihnimdeki dostumun bile sessizce kendi hayatımı bitirmemi bekleyerek üzerime gelmeyişi mi beni korkunç bir huzura kavuşturmuştu?

ilaçlarımı uzun zaman önce almayı kesmiştim. antidepresanlarım ve serotonin ilaçlarım artık bile bana yardımcı olmadığı için her şeyi akışına bırakmaya karar vermiştim. doktorumun bana borderline kişilik bozukluğunun tedavi edilmediği takdirde yakın ilişkilerimle ilgili büyük sorunlar yaşayacağımı, bağımlılıklarımın kötüleşeceğini ve hayattan zevk alamayacağımı bana açıklasa bile tüm bunları hak ettiğimi bilen yanım bana o ilaçları ağlaya ağlaya tuvalete döküp yok ettirmişti. doktorum sürekli onunla konuşmamı, eğer ona anlatamıyorsam güvendiğim bir dostuma duygularımı sürekli ifade etmemi söylemişti bana, eğer tüm bu düşüncelerimi zihnimin içerisine kilitlersem nöbetlerimin artacağını, gün geçtikçe hayata karşı daha agresif olacağımı, aşık olamayacağımı, eğer tüm bu hislerin beni ezmesine izin verirsem kendime zarar verebileceğimi söylemişti. her şeyi açık açık suratıma söyleyen adam yüzünden paranoyalarım başlamış, gözlerimin önünde yaşanan acı dolu sahneler titreyerek kendime gelmeme ve her şeyin hayal olduğuna kendime inandırmaya çalışmalarımla sonuçlanmıştı.

ben.. benim yaptığım her şey bunların tam tersiydi oysa ki. insanlara güvenemiyordum. içimde ufacık bir güven, bağlanma kıvılcımı yanar yanmaz tüm gücümle kendimi her şeyin yalan olduğuna ikna etmeye çalışıyordum. insanlara gerçek duygularımı söyleyemedikçe üzerime üzerime gelen dört duvar arasına sıkışıp kalıyordum sanki. ya çok yakın oluyordum insanlarla ya da çok uzak. aradaki ince ipin üzerinde yürümeye çalıştıkça düşüyor, bir çare, bir haykırışla o keskin ipe tutunarak kanatıyordum kendimi. işin kötüsü, ellerim kanadıkça hak ettiğimi kendime hatırlatıyor ve acı tüm yanımı sararken bundan şikayet etmiyor oluşumdu.

anlatmaktan çekinmediğim tek insanda gitmişti şimdi temelli, ben bitmiştim ki çoktan.

yine de, gamzeli soobin esen rüzgardan dolayı siyah saçlarının önüne gelmesiyle yer yer kesmek zorunda kalsa da göz temasımızı, büyük bir ihtiyaçla bakarken gözlerime onunla sınırda kalmamak istedim. bir gün göğüs kafesimde sıcacık hisler uyandırırken diğer gün ondan koşarak kaçmak istememe sebep olmasın da ben yıllardır benim için gerçekten çabalamaya razı birine şimdi gerçek bir adım atabileyim istedim.

borderlines, yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin