5.BÖLÜM - LALE

89 5 1
                                    

Selamün aleyküm,

Uzun süre sonra merhaba, geçmiş bayramınız mübarek olsun.

150722

5.BÖLÜM - LALE

Babamın yanına uğradığımızda ondan bir iz bile olmadığını gördük, polisler gözümün içine bakıyorlardı. Ekrem amcayı gördüm, bizim terzi dükkanın karşısında esnaf lokantası vardı.

"Ekrem amca, babam nerede?" diye soruyorum, arkamdaki polislere önce bakıyor sonra tekrardan bana dönüyor.

"Bu sabah buradaydı, öğlen namazına gideceğim dedi sonra gidiş o gidiş bir daha görmedim. Polisler mi soruyordu kızım?" diyor, kafam karışmış bir şekilde polislere bakıyorum.

"Ekrem amca, polisleri geç kendim içinde soruyorum, babam evde değil, dükkan da değil. Peki, bu adam nerede?" diyorum, kendi kendime.

"Öğle namazını nerede kılıyorsunuz, hangi camide?" diyor, önlerinde duran uzun polis memuru. Ekrem amca baş parmağının ucuyla sol tarafta mahallenin girişinde kubbesinin gözüktüğü camiyi gösteriyor.

"Oradaki cami de Memur Bey." diyor.

"Bende sizinle gelebilir miyim?" diye soruyorum, polis memuru başını onaylar biçimde sallıyor.

"Açelya!" diye bağırdı biri, arkamı döndüğümde tanıdık simasıyla yutkundum, boğazım şiş olduğu için epey zor oldu. Alparslan'ı gördüm, hızlı adımlarla yanıma ulaştı ardımda kalan Polis memurlarıyla tokalaştı. "Beni neden çağırmıyorsun, Polis memurları gelmiş baban için?" diye soruyor, bariz olan öfkesini kendince saklarken.

"Gerek duymadım, kendim halledebilirim." diyorum, gülümsüyor gergince.

"Eminim halledebilirsin fakat evde kardeşlerinin yüzlerini görsen erkenden yanlarına gitmek istersin." diyor, neye öfkelendiğini şimdi daha iyi anlamıştım. Kardeşlerimi öylece bırakıp babamın peşine takılmama öfkelenmişti ya da ondan yardım istememe veya direk bana.

"O an aklıma gelmedi, polisleri görünce ne yapacağımı bilemedim. Babam ne yapmış bilmiyorum fakat o yaptığı şeyi biliyor ki ortalarda yok." diyorum, Alparslan beni dinlemeksizin polis memurlarının yanına doğru yürüdü.

"Sen eve git, kardeşlerine görün. Ben polis memurlarına yardımcı olup geleceğim." diyor, başımı sallıyorum. Eğer kardeşlerim söz konusu olmasaydı, seni kale bile almazdım Alparslan!

Sümbüllerin eve doğru koşar adım yürümeye başladım, kız kardeşim Lale ve en küçük kardeşim Efe'yi öylece bırakmak, doğru söylüyor yanlıştı fakat o an, telaşla ne yapacağımı şaşırdım. Sümbülü gördüm sokağın başında ve Lale'nin kucağında Efe'yi, koşar adım yürüdüm ve ağlayan erkek kardeşimi kucağıma alarak sırtını ufaladım. "Ağlama küçüğüm, abla geldi. Buradayım, hadi sil göz yaşlarını." diyorum, hıçkırıkları sektiyor ve bir süre sonra kızarmış suratı kendi tenini alarak gözyaşları diniyor.

Lale'ye baktığımda gözleri kızarmış, burnu hafif akıyordu. Kolumun altına alarak sırtını sıvazladım, "Ağlama kız, bir şey babamız biraz uzaklaşmak istemiş o kadar. O zamana kadar hem annem hem baba olacağım, hem benim kadar yakışıklı bir babam ömrü hayatınızda göremezsiniz, benden söylemesi." diyorum, hafif kıkırdayarak.

"Aslında baba bende olabilirim, hem anneniz var Açelya, baba da ben olayım." diyen Sümbül'e 'Ne saçmalıyorsun?' bakışı atmaktan geri durmadım fakat o sadece omuz silkerek cevap verdi.

"Tamam babanız Sümbül olsun." diyorum, kucağımdan yana yakıla Efe'yi aldı, "Babasının bir tanesi." diyerek içeriye girdi.

Lale'nin boyuna denk olabilmek için dizlerimi kırdım, saçlarını okşadım. "Baba, biraz zaman istedi ama gelecek buna şüphen olmasın." diyorum, gülümsüyor gözleri kırgın kırgın bakarken.

"Baba'yı üzdüm diye gitti değil mi?" başımı onaylamazca sallıyorum. Ah baba, yaptığını görüyor musun?

"Aaa! Bu nasıl düşünce yakıştıramadım. Babanın biraz kişisel bakımı ihtiyacı olmuş ki gitmiş, hem gitmesi iyi oldu. Öyle pis pis takılıyordu, şimdi gidecek el bakımı yaptıracak, yüz bakımı yaptıracak bir sürü bakım yaptıracak." diyorum, gülüyor.

"Lale güzelim, bize biraz izin verir misin ablanla konuşacaklarım var." diyor ne ara yanımıza geldiğini fark etmediğim Alparslan. Lale başını sallayarak yanımızdan ayrılarak eve girdi ve ardından kapıyı hafif aralık bıraktı, uzaklaşmasıyla Alparslan yüzünü bana döndü. Ayağa kalktım ve onunla yüz yüze geldim.

"Baban bir kadını kaçırmış olarak gözüküyormuş kamera kayıtlarında, kızına ulaşmış aile fakat baban ortalıkta yok." diyor, şaşkınlığımı gizleyemiyorum.

"Bunun altında bir şey olmalı benim babam bir kadına zarar vermez." diyorum, başını sallıyor.

"Hikmet ağabey kızı kurtarmak için kaçırmış zaten sonra ise ailesine teslim edilmiş, babanın ifadesi alınmak için aranıyormuş fakat baban ortalıkta yok ve hiçbir kamera kaydına yansımamış." diyor, etrafa bakıyorum sanki nefesim tıkanmış gibiydi.

"Polisler şu an babamı arıyor değil mi?" diye soruyorum.

"Evet arıyorlar, bir haber gelirse bana ulaşacaklarını söylediler." diyor, bu kadar mıydı?

"Sen bulamaz mısın babamı?" diye soruyorum, dudağının yanı kıvrılıyor.

"En son bensiz hallediyordun her şeyi?" diyor, küstahça.

"Etmezsen etme yardım, bütün sokakları gezer bulurum babamı!" diyorum, yanından öfkeyle geçecekken kolumu kavradı ve beni kendine doğru hızla çekti, gövdesine çarptım sertçe.

"Bu asiliğin var ya... kızım, düşünmeden hareket edilir mi?" diyor, nefesi yüzüme çarparken.

"Kızım deme, kızın falan değilim ben senin. Hem biraz uzaklaşsana!" diyorum, onu itiyorum kolumla geri doğru sedeleniyor.

"Şu anlık sakin olup beklemeliyiz, birkaç yerle görüştüm haber bekliyorum. Babanın akıllı saati bir dönem benim telefonuma bağlıydı, ilk olarak kol saatinin nerede olduğuna bakacağız." diyor, başımı sallıyorum. Babamın sureti aklıma geldikçe burnumun ucu sızlıyor gözüm doluyordu, "Ölmemiştir değil mi Alparslan?" diyorum, başını onaylarcasına sallıyor.

"Ölmemiştir." diyor, sarılmasını istiyorum. Kollarını sarsın bedenime ağlıyım istiyorum, kimse görmesin neye ağladığımı nasıl ağladığımı öyle ağlamak istiyorum fakat sadece bakmakla yetiniyorum, aynı onun gibi. 

 

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
MÛTENAWhere stories live. Discover now