12. Bölüm

76 8 6
                                    

İyi okumalar!
*
Yunus Emre'den

Hiç beklenmedik bir anda bastıran yağmur gibi girmişti hayatıma. Öyle habersiz, öyle selamsız..Baharın gelişini simgeleyen bir cemre misali yüreğime düştü. Ne yapacağını bilmeyen, onu görmemek için her şeyi yapan bir adamdım önce.

Ardından rüyalarında Allah'ın uyardığı, gözlerine perde çek! Diyerek hatırlattığı bir adam oldum. Yüreğime yine söz geçiremedim ama görmedim. Görmek istemediğim her an kırmak zorunda kaldım fakat onunla birlikte paramparça oldum. O kırılırken aslında ben çoktan yıkılmış bir binanın enkazıydım. Böyle bir duyguyu daha önce yaşamamış bir genç olarak elim ayağıma dolaşmıştı, doğal olarak nasıl uzak duracağımı, haramdan nasıl sakınacağımı bilemedim.

Yani ben Yasemin'e hazırlıksız yakalandım.

Bunlardan haberi yoktu çünkü mizaha yatkın olan mizajıma bir örtü örtmüştüm. Yerine sert ve kuralları olan bir adam gelmişti. Nasıl başardım bilmiyorum ama bir şekilde uzaklaştı benden. Kim bilir nasıl hissetmişti ama uzaklaşmıştı. Gözlerine hiç bakmadım, yüzünü belki yolda gelip geçerken bir kaç kere gördüm fakat beni en çok kısıtlayan kızıl saçlarıydı. Bakmamak için zor durduğum, dokunmamak için kendimi o dışarıdayken eve hapsettiğim anlar yaşadım.

Bir karar vermeliydim, verdiğim kararı öyle titizlikle vermeliydim ki yaşamım boyunca bana armağan getirecek türden olsun. Haftanın neredeyse her günü gittiği bir park vardı. Her zaman oturduğu o paslı salıncak. Yalnızlığı mı seviyordu? Kalbine ne yapmışlardı bu kızın?
Hiç arkadaşıda yoktu. Hüzün Gemisinde onlarca insan var bu dünyada, o, hüzün gemisinde bile tek başına oturan kız çocuğuydu. Yaraları vardı, anlatamadığı, yüreğini delip geçen yaşadıkları vardı. Bunu oturduğu paslı salıncaktan farketmiştim. Kalbi kırık çocuklarda oturduğu salıncağı önemsemezdi çünkü. Yalnız olmak onlara yeterdi.

Çok düşündüm, itiraf edemedim ama bir gece balkonumda otururken kendi istişaremi yapıp karar verdim. Ben Yunus Emre, o kadına gönlümü vermiştim. Düşün, dedim Yunus Emre. Düşün..Bir insanı sevmek kaşını, gözünü sevmekle olmazdı. Ben sevdiğim insan ile kalbimi paylaştıysam cennetide paylaşmak isterdim. Bir kuş olup ona uçan kalbimi sevsin istedim ama aynı zamanda kalbimi yaratanıda sevsin istedim. Karşısına geçip anlatamazdım, gözlerinin içine bakıp konuşamazdım.

Ama Allah'ın sözlerini ona aktarmamda bir sakınca yoktu. Yazdıklarımı okuyabilirdi. Ruhuna dokunmak istedim, bedenine değil. Bir ruhu kurtarmak ve hüzün gemisinden çekip almak istedim. Benim gemime binsin istedim, rotamız islam olsun istedim.

Yazdım.

Gün geçtikçe değişiklekler farkettim. Sürekli düşünmeye başladı. Bir kaç kez balkonunda kuran dinlerken yakaladım. Sevinç gözyaşları döktüğümü hatırlıyorum secdede.

Harama aşık olmuştum, o genç kadın haramdan kendini sakındı. Ağladım, birazda yalvardım Allah'ıma, Kırdım Rabbim. Haddi aştım. Gönül kırdım. Sen huzuruna kabul ettin, o beni kabul edecek mi? Tüm işkencelere göğsünü geren peygamber kadar derdim yok elbet ama bende müjde beklerim Rabbim. Binlerce insana kıldırdığım namaz uğruna, binlerce ettirdiğim dua uğruna bana yardım et. Beni yaratan elbet yolumu gösterirdi. Sevdiğim kadına yol gösteren banada gösterirdi elbet..
*
Günün ilk ışıklarından önce uyanmış, abdestimi alıp biraz kuran okumuş ve yüreğimi kasıp kavuran konu hakkında dualar etmiştim. Varmayı en çok sevdiğim durağa gidip tek tük gelen insanlara namaz kıldırdım. Yapmaktan şeref duyduğum bir şey varsa o da imam olmaktır Elhamdülillah.

Rabbimin huzuruna her çıkışım benim için her şeyden önemlidir. Evime gidip kendime oldukça boş şekerli bir kahve yapmış ve yavaş yavaş içmeye başladım. Bu sırada tan ağırmaya başlamıştı. İzlerken her şey için şükrettim. Günahlara batmış gençlerden olmadığıma, bir savaş alanında yaralı bir çocuk olmadığıma, harama karışmış kahkahaları duymadığıma, sevdiğim kadının ruhunu kurtardığıma, her gün yüzlerce insanı Allah'ın huzuruna çıkarmaya vesile olduğuma, annem için, babam için, sevdiklerim için.

Dün akşam vesile olduğum konu hakkına annem ile konuşmak için erkenden evden çıktım ve annemin dükkanına gitmek için ıssız sokaklardan yürümeye başladım. Aklım fikrim Allah'tı. Aklım fikrim batmaktam korktuğum günahlardı. Şimdi aklım fikrim Allah için bir kadını sevmek ve asla günahlara batmamaktı.
Dükkanının kapısını tıklatarak içeri girdim. Annem beni gördüğüne şaşırmış gibiydi. Ben ve bu saatte dışarıda olmak hele ki annemin dizinin dibinde olmak uyuşmuyordu.
Koltuklardan birine oturdum.

"Selamunaleyküm." Selamımı alıp diğer koltuğada o oturdu. "Buralara kadar geldiysen bir mesele vardır. Dökül bakalım Emre."  Ailem genel olarak hep Emre der. Ya da Yunus. İkisini aynı anda söyleyen ailem dışındaki insalar beni çok iyi tanıyan ve çok değer verdiklerimdir. Yasemin'de nedense hep Yunus Emre diyor.

Düzgün bir vaziyet alıp anneme üstü kapalı anlatmaya başladım. "Anne, Yasemin'i biliyorsun zaten. Dün gece islam ile ilgili bir şeyler araştırmış sanırsam. Baya etkilenmiş. İki gözü iki çeşme gecenin bir vakti çıktı yukarı. Ben geç mi kaldım diye sordu. Bende senin yardım edebileceğini ve geç kalanların değil erteleyenlerin helak olduğunu söyledim. Erkenden gelir yanına büyük bir ihtimal." Annemin gözlerinin içi buğulanmıştı. Demek ki o da bugünü bekliyordu. Başını sallayarak akmakta olan gözyaşını sildi.

"Ederim tabii ederim. Allah'ım şükürler olsun Rabbim." Anneme gülümsediğim sırada kaşlarını çatıp biraz yaklaştı. "Yunus bu kız seni sevmiyorsa benim adımda Havva değil." Belli etmemeye çalış Yunus, Belli etmemeye çalış! Oldukça sakin bir şekilde anlamamazlığa vurdum. "O ne demek anne? Olur mu öyle şey?" Dalga geçer gibi güldü ve arkasına yaslandı. "Sen bilmiyormuş gibi yap yap. Ben bilmiyorum sanki o mektupları senin yazıp islama çektiğini kızı." Sinirim bozulmuştu artık. Annem her şeyi anlamak zorunda mıydı! Yasemin'e de pes yani! Hemen söylemiş.

"Neyse ben gidiyorum." Ayağa kalkıp anneme sarıldım. Sırtımı sıvazlarken kulağıma bir şeyler mırıldandı. "Allah'ın izni ile bir kendi arayışını tamamlasın. Bakarız sizin işinize. Ailesi ile tanışırız." Annem bu gerçeği ne zaman öğrenir bilemiyorum ama öğrendiği zaman belkide çok kırılacak. Fakat Yasemin'in bana son söylediği sözlerden sonra yarasını deşmeyip sakince beklemeye başladım. Kimin ne yaşadığını ben yaşamadan anlayamazdım.

"Seviyorum anne." İtirafım beni sekteye uğratırken annemin yüzünde minnet dolu bir gülümseme peyda oldu. Bana daha sıkı sarıldı. "Biliyorum Emre. Harama yaklaşma her şey usulünce olsun. Sadece sabır yavrum tamam mı?" Başımı sallayıp dükkandan çıktım. Çok seviyordum.

Parkın olduğu sokağa girdiğimde elimde çiçekçiden aldığım beyaz bir gül ve yazdığım kısa bir ayet vardı. Her cuma olduğu gibi.
Fakat bir çığlık sesi irkilmeme sebep oldu. Sese kulak kesilince birisine zorla bir şeyler yaptıklarını veya bir kavga olduğumu farkettim.

Sesin geldiği yöne koştum. Sokak lambasının dibinde kızıl saçlı bir kızın karnına bıçak geçirildiğini gördüm. Hayır. Yasemin'e bıçak geçirildiğini gördüm. Gözlerim dolarken elimdeki dikeni temizlenmemiş gülü sıktığımı fark ettim. Yasemin olmaması için Allah'a dua ettim fakat kanlar içinde yatan beden Yasemin'e aitti.

Şerefsiz sapığa bir yumruk geçirdiğim an yere yığıldı. Cebimden telefonu zorlukla çıkarıp ambulansın numarasına tuşladım. Kalkmaya yeltenen adam kılıklı şerefsize bir kez daha tekme atıp yere serdim. Yasemin'in gözleri kapanmaya yeltenirken hiçbir işe yaramayacağını bildiğim hâlde dayanmasını söyledim. Nabzını kontrol ettiğimde derin bir nefes aldım. Yaşıyordu. Gelen sağlık ekipleri Yasemin'i sedyeye yatırdı ve hızla buradan uzaklaştılar.

Gitmeden önce gözlerim Yasemin'in kanına bulaşmış beyaz güle erişti. Lekeler ve daima silinmeyecek izler. Beyaz gül artık beyaz olamayacak. Benim elime bulaşan kan leke fakat beyaz güle bulaşan kan, silinmeyecek bir iz. Yasemin'de öyleydi işte. Kanlı bir beyaz gül gibi, yüreğimden asla silinmeyecek bir iz.
*
Diğer bölümüde Yunus Emre'den okuyacağız:)

Okuyup zaman ayırdığını için çok teşekkür ederim.🤍

İnstagram: uzaydan1yazar

Allah'a emanet olun! Olur kalın!

Beyaz Gül: 24Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin