22. Bölüm

60 4 4
                                    

Bir anda nasıl böyle bir cümle kurabilirdi? Beynimde gezinen iki ihtimal vardı. Ya düm düz bir insandı ya da konuşacağı paragrafın sonundan başlamayı seviyordu.

İkinci ihtimalı tercih ederdim.

"Ne dedin ne dedin?" Diye sorduğumda öylece kalakalmıştı. Ne diyeceğini bilmiyordu, ki bende bilmiyordum. Topu ona atmıştım. Beril'de bunu beklemiyormuşçasına bir yüz ifadesine bürünmüştü.

Yunus Emre'ye kal geldiğini düşünmüştüm ama toparlanmış ve sözlerinde bir gariplik yokmuş gibi davranıyordu.

El mimiklerini çok fazla kullandığını fark ettim çünkü konuşmaya başlamadan elleri hareket ediyordu. Bu dikkatimi çeken bir detaydı. Büyük ihtimal yüzüne baksam dikkatimi çekmezdi çünkü dikkat çekecek kadar aşırı kullanmıyordu. "İlk başta bunu söylememin doğru olmadığını, çok ani olduğunu düşündüğünü biliyorum. Ve Beril. Hatta senin bana yakıştırmadığını, içinden çoktan bir senaryo kurup anneme anlattığını düşündüğünüde biliyorum." Sakindi. Çok sakin.

Anlamadığım bir dili konuşuyor gibiydi. Dinliyordum, tınısı güzeldi ama ne diyordu? İnsan aşık olunca anlamak zor mu gelirdi?

Beril sesli bir şekilde gülmüştü ama ben gülmemiştim. Ve hatta, ellerim buz kesmişti. Yunus Emre derin bir nefes alıp tekrar devam etti. "Bana da absürt geldi ama bunu söylemezsem. Yani sen benim ne istediğimi bilmezsen söylediklerimi yanlış anlayabilirsin diye düşündüm. Niyetimi bilmeni ve beni öyle dinlemeni istedim." Başımı salladığımda ve bir şey söylemediğimde konuşmaya devam etti.

"Annemle her telefonla konuştuğumuzda bana Yasemin isimli bir kızdan bahsederdi. Döner dolaşır lafı sana getirir ve hüzün içeren bir konuşmayı aniden gülerek devam ettirirdi. Sanki sen onun tek mutluluk kaynağıydın. Biz yoktuk, babam yoktu. Annem tekti, boşluktaydı ve mutsuzdu. Allah'a şükürler olsun ki bizden ayrı yaşadığı için. Ya da öyle demeyeyim, bizden ayrı yaşamak zorunda kaldığı için hiçbir zaman ağızını açıp bir şey söylemedi. Biz orada kalmak zorundaydık, en azından bir süre. Aklımız hep annemdeydi ama sen geldin Yasemin. Benim hayatımda değil, annemin hayatına dokundun. Yaralarınız aynı yerdenmiş, onun yarasını iyileştirdin."

İçimden Estağfurullah dediğimde bir anda Yunus ve Beril sessizce güldü. O an bunu dışımdan dediğimi farkettim ama aldırmadım. İçim dışım birdi nasıl olsa? Değil mi?!

"Bu arada Allah faidesi bol ve daim etsin." Eliyle şalımı gösterdiğinde ancak anlamıştım beni tebrik ettiğini. İmam dilide bir başka oluyordu. Bende ona şükran deseydim ne olurdu? Şakaydı, tamam.

"Teşekkür ederim. Amin inşallah." Her neyse gibi bir kelime söylediğinde konuşmaya devam etti. "İlk başlarda ilgimi çekmedi, sonradan sonradan Merve biraz kıskanmıştı seni. Kötü niyetli değildi bu. Merak etmiş ve fotoğrafını istemişti. Bende gördüm işte bir şekilde." Hangi fotoğrafımı atmıştı acaba? Görücü usulü evlilik mi olacaktı? Ben kitaplara konu olacak bir hikaye isterdim..

"Annem bana birçok kez beğendiği, münasip gördüğü kız resimlerini atardı. Dikkat etmez, silerdim çünkü evlilik düşünmüyordum. Böyle bir çağda, böyle insanların içinde hayırlısı zor bulunurdu. Açıkçası korkuyorum ama ben seni gördüm ve korkuya karşı ördüğüm duvarlar yıkıldı. Bir insan nasıl bir fotoğraf ile böyle duygular hissedebilirdi ki? Bunu düşündüm. Fakat hissettiğim şeyin aşk değil, sevgi olduğumu farkettim. Ben sana ilk aşık olmadım Yasemin. Sonsuz bir sevgi duydum."

Her bir kelimesi kalbimde yüzlerce türden çiçek açtırıyordu. Bunu nasıl başarıyordu, her şeyi nasıl bu kadar derinden hissedip, derinden düşünüyordu bilmiyordum. Ağlamak istiyordum. Aynı duyguları hissettiğimiz için hüngür hüngür ağlamak.

Beyaz Gül: 24Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin