73- PARAMPARÇA

4.4K 355 51
                                    

Çakır gözlerini açtığında, ilk birkaç dakika anlamsız gözlerle beyaz tavanla bakıştı. Ardından ne olduğunu hatırladığında, doğrulmak için kıpırdanmasıyla karnına keskin bir ağrının saplanması bir oldu.

Yüzü buruşurken, kalkmayı bırakıp başını yastığa koydu. Elini yarasına atıp birkaç saniye boyunca acının dinmesini bekledi.

Adım sesleriyle gözlerini açtığında, başucunda duran Yusuf'la aklına Devran geldiğinde, onun neden burada olmadığını sormak için kurumuş dudaklarını yalayıp yutkunarak konuşmaya zorladı kendini.

" Yusuf, Devran nerede? Beni neden görmeye gelmiyor? "  dedi, acı çektiği için sesi kısık çıkmıştı.

Yusuf'un durgun bakışlarına anlam veremezken, başında dikilen adam, daha biraz önce söylemek için büyük bir kararlılıkla sarf ettiği bu yolun sonunda Çakır ile göz göze gelince sus pus olmuştu. Düşünmek ve uygulamak pek de kolay olmayan iki kelimeydi. Hele ki hatan varken söylemek daha zordu. Ama elbet öğrenecekti. En azından onun ağzından duyarsa belki daha az sinirlenirdi. En azından Yusuf'un düşüncesi ve temennisi bu yöndeydi.

Çakır, deminden beri başında dikilmiş konuşmayan adamla anında içine düşen korkuyla yerinde doğrulmaya çalıştı.

" Devran'a bir şey oldu değil mi? Benden saklıyorsun! "

Kalkmaya çalışan Çakır'ı durdurmaya çalıştı ama Devran'ın başına bir şey geldiğini anladığı için, yaralı olmasına rağmen durmuyordu.

" Çakır dur, dur yaralısın. Dikişlerin atıcak manyak! "  En sonunda dayanamayıp üzerindeki gerginlikle bağıran Yusuf'la, Çakır onun gözlerine sertçe baktı. Yusuf ona asla bağırmazdı, şimdi emin olmuştu, Devran'a bir şey olmuştu ve ondan saklıyorlardı!

Yusuf'un kollarını tutan elinden kendine çekip sinirle baktı onun endişeli ve gergin sarılarına. Gözleri onun gözlerinden ayrılmazken, Yusuf ona bakmaya çekiniyordu.

" Bana doğruyu söyle Yusuf! Devran nerede?! " dediğinde, Yusuf'un elini sıkmaya devam ediyordu.

Yusuf artık dayanamayacağını anladığında konuşmaya karar verdi.

" Çakır... Devran- " 

" Çakır? " 

Yusuf'un sözlerini yarıda kesen şey generalin gelmesi olmuştu. Çakır anında elini çekip doğrulmaya çalıştığında general izin vermeyip yanında durdu. Çakır sırtını yatağın demirine yaslarken gözü Yusuf'a kaydığında onun kendisine kaçamak bakışlar attığını gördü. General gittiği gibi söyletecekti Yusuf'a her şeyi.

" Nasıl oldun oğlum? "  diyen generale çevirdi bakışlarını.

" Sağolun komutanım, iyiyim. " dedi, ama aklı hala Devran 'daydı. İçindeki korku büyürken bunu dışarı yansıtmamaya çalıştı.

" Sonunda istediğin oldu. Cezan bitene kadar artık ne niyetle olursa olsun dağa çıkamazsın bundan sonra. Üste haber gitmiş, sana izin vermemin yanlış olduğunu savundular. Bir dahaki sefere görevden alınırsın kesin. " dediğinde, generalin arkasında duran Yusuf'un içini büyük bir sıkıntı sarmıştı. Onun sahip çıkamaması yüzünden olmuştu.

Eğer Çakır öğrenirse, değil askerlikten atılmak, canını bile hiçe sayardı emindi. Ama söylemezse de Devran kim bilir orada kaldığı her saniye nasıl eziyetlere maruz kalıyordu. O masuma bile bile zarar gelmesine izin veremezdi. Sonucu her ne olursa olsun. Çakır gitmek isterse eğer, onunla gidecekti. Sonuçta Çakır Devran'ı ona emanet etmişti ve Yusuf koruyamamıştı.

Çakır, generalin dediğine susmuş düşünürken, revirde cızırtılı bir ses yankılandığında, kaşları çatıldı. Komutanları ve Yusuf da sesin geldiği yöne baktığında, bunun yanda duran Çakır'ın telsizi olduğunu gördüler.

SOĞUK-GayWhere stories live. Discover now