2.Bebek Mezarlığı

38.9K 2.2K 1.3K
                                    

Hoş geldiniz...

Alıntıları daha erken okumak isteyenler için
Instagram / Wattpad / Twitter

@nemesisyazar

Bölüm ile ilgili yorumlarınızı Twiter'da #PanzehirV ve #Nemesisyazar etiketleri ile de paylaşırsanız mutlu olurum.

Alıntılar ve daha fazlası için takip edebilirsiniz.

Medyadaki şarkıyı kesinlikle dinlemenizi öneririm.

Satır arası yorumlarda buluşalım. Sizden bol bol satır arası yorum istesem. Düşünceleriniz benim içim kıymetli. Ne kadar çok oy ve yorum gelirse diğer bölüm daha hızlı gelir.

Beğenmeyi ve yorumu geçmeyelim.

Keyifli okumalar...

Bölüm şarkıları;
Grup Abdal- Bebeğin beşiği çamdan
Sertap Erener- Rüya

İçinizden gelen bir şey yazabilirsiniz bu satıra...

⚖️

3 Mayıs, 2022
Saat, 12.12

Ayvalık/ Balıkesir

Ruhum; Tanrı'nın gazabına uğrayan bir kavim gibi infilak edileli çok zaman oldu.

Bir hazan vakti yüzümde solan gülüşüm bir daha dudaklarıma hiç konmadı. Geçmişimin renkleri vardı ruhuma can olan, o renkler bir bir soldular. Ruhum da zemheri kışın ayazında hapsoldu.

Soğuk toprağın üzerindeki hissiz bakışlarımı kaldırdım yavaşça. Beni uzaktan izleyen silüetini gördüğümde ona olan hasretim; ete kemiğe bürünebilseydi şayet koşarak boynuna sarılırdı.

Siyah saçları dağınıktı, üzerine heybetli gövdesini saran beyaz gömleğini giymişti. Yakışıklı çehresi güneşin altında parlıyordu. Bir erkeğe göre fazla uzun olan kirpiklerinin gölgesi karanlık dehlizi andıran bakışlarına derinlik katmıştı. Bana doğru yakınlaşan yüzünü izlemeye devam ettim.  Bakışlarım önce biçimli kaşının üzerindeki silik yara izini buldu ve sonra da gülümsemesiyle sol yanağını süsleyen gamzesine indi. O çukura kavuşmak isteyen dudaklarım karıncalandı istemsizce. İçimde çağlayan hasret o kadar fazlaydı ki ben yerimden kalkamasam da o koşarak gelsin istedim. Fakat uzun bacaklarıyla attığı büyük adımlar onu bana yaklaştırmaya yetmiyordu. Aynı kutuplara sahip iki mıknatısın birbirini ittiği gibi uzaklaşıyorduk birbirimizden.

İki elini de bana uzatmasıyla pazuları genişledi. Yırtılacak kadar gergin olan gömleğinin manşetlerinden sızan kan damlalarını fark ettim. Sol yanı birden kanamaya başlamıştı. Kızılağacın dibine damlayan kanı; ağacın köklerine doğru akıp gitti. Düğünümüzde giymesi için seçtiğim gömlek artık kan kırmızısıydı.

"Devrim..." diye fısıldadım. Burnuma gelen kan kokusu ruhumun derinliklerinde bir yerden geliyordu. "Devrim..." diye yineledim tekrar. Sırtından vurulmuş gibi sarsıldı ve dizleri üzerine çöktü. Bir mezar taşınının soğukluğunu andıran bakışları beni bulduğunda görüntüsü o kadar gerçekçiydi ki delirdiğimi sandım. Belki de gerçekten delirmiştim.

O yoktu ve ben senelerce sanrısının varlığından güç buluyordum...

Doğan her güneşle birlikte ölmeyi kaç kere diledin? Ya da kaç kere nabzına ramak kala kendinden vazgeçmekten vazgeçtin? Kaç gece ölmek istediğini yakarırken, ölüp ölüp dirildin?

PANZEHİRWhere stories live. Discover now