1

365 34 39
                                    

''Nöbet değişimi.'' Artık çok sık duymaya başladığım bu cümleyi duyduğumda olabildiğince uykusuzdum. Ağrısı bir türlü geçmeyen ve bir tonmuş gibi hissettiren başımı sallayarak oturduğum rahat koltuktan yavaşça kalktım. Bulduğu atıştırmalık paketinin üzerini okuyan ve nedenini bilmediğim bir şekilde son günlerde daha da mutlu görünen Minhyuk işaret parmağını hızlı bir şekilde havaya kaldırdı. Dağılmış saçları, soğuktan kızarmış burnu ve yanaklarıyla her ne kadar korunmaya ihtiyacı varmış gibi görünse de düşman olmasını istemeyeceğiniz kişinin ta kendisiydi o. Silahlardan pek fazla hoşlanmadığını söylemişti kendi aramızda yaptığımız  silah sök-tak oyununu en hızlı bitiren olduğunda. Öfkelendiğinde değişen bakışlarını saymazsam oldukça konuşkan, sevimli ve bir o kadar da işinin başındayken aşırı dikkatli birisiydi. Rahatsız olmuş gibi yüzü değişti, kaşları çatıldı.

''Bir sorun mu var? Gün içinde bir şey mi oldu?''

Homurdanma gibi karmaşık bir ses çıkarıp abur cubur paketini hışımla yüzüme doğrulttu. '' Tarihi geçmiş şeyleri atmayı bilmiyor musun? Dikkat etmeyip yeseydim ne olabileceğini düşündün mü hiç?''

Sorunun bu olmasına şaşırsam bile hızlıca kendimi toplayıp yanından geçtim. Kapıya doğru ilerlerken dışarıda esen sert rüzgarın sesini daha net duyabiliyordum. ''Her zamanki gibi abartıyorsun Minhyuk. Dolapta biraz yemek ve birkaç tane bira var.''

Ona baktığımda çoktan mutfağa doğru hareket ettiğini gördüm. ''Bu gece patron eve gelebilir, daha dikkatli ol.''

Uyarısını göz önünde bulundururak korumaların kaldığı ve büyük eve kıyasla harabe gibi görünen  tek katlı evden çıkıp, kapıyı sessizce kapattım. Aralık ayının son günleriydi ve dünden daha fazla yağan kar bugün herkesin çokça çalışmasına neden olmuştu. Eğer Minhyuk'un söylediği gibi patron bu gece eve gelecekse her şeyin düzgün ilerlediğinden emin olmam gerekiyordu. Telefonuma gelen önemsiz mesajlara göz gezdirirken büyük evin etrafında nöbet tutan diğer korumalara kaydı gözlerim. Kimin nerede olduğunu bilmem gerekiyordu , özellikle de bu gibi önemli gecelerde. 

''Anlaşmayı duydun mu?'' Aniden önüme geçip konuşmaya başlayan Seonghwa ile dikkatim tamamen dağılmıştı. Dikleşen omuzlarım normale gelirken ona biraz daha yaklaştım.

''Ne anlaşması bu?''

''Kendi aramızda iddiaya girdik desem daha doğru olur sanırım. Yıllarını bu aileye vermiş birisi daha ne kadar görmezden gelinecek diye Changkyun ile iddiaya girdik.  Bana kalırsa onun bu şekilde davranmasını umursamıyorsun yoksa şimdiye dek seninle konuşmasını sağlardın ama ona göre bu durum fazla uzun sürmeyecekmiş. ''

Benimle birlikte yürümeye devam ettiğinde onu duymamış gibi yapmaya devam edemeyeceğimi anlamıştım. Bahsettiği konuda onu ya da diğerlerini ilgilendiren en ufak bir ayrıntı bile yoktu ve görmezden gelinen taraf bazen onlar oldukları için öfkelendiklerine bile inanıyordum ama bunu değiştirmek benim elimde olmadığı için bir şey yapmam anlamsızdı. Bunu anlamalarını beklemek ya da onlarla konuşmaya çalışmak sadece başarısızlıktı, beni ya da en önemlisi Baekhyun'u anlıyormuş gibi görünseler bile aslında öyle olmadığını, içten içe ondan çok fazla şey beklediklerini biliyordum.

Baekhyun demişken... O kim miydi? 

İyi bir şekilde anlatmaya çalışırsam kendi halinde yaşamaya çalışan, oldukça sessiz ve kitaplarına düşkün birisi diyebilirim ancak diğer taraftan bakışla  Kore'nin en uluslu çetesinin liderinin oğlu.

''Neden böyle düşünüyor ki?'' Bakışlarım onu bulduğunda omuzlarını silkti ve evin giriş kapısını açıp önce benim geçmem için kenara çekildi.

Love Killa / ChanBaekWhere stories live. Discover now