6. SOLUK

4.1K 552 568
                                    

Elif Buse Doğan- Yaş

•••
VEYL ATEŞİ

||BÖLÜM 6: SOLUK||

Yağız'dan,

   Soluk almak isterim! Kimsenin nefesime değmediği, kimsenin nefesini kesmek zorunda kalmadığım bir köşede soluklanmak isterim.

   Durulmak isterim! Gözlerimin ufkunda çırıl çıplak dalgalanan suya inat; içimde ki fırtınayı dindirmek isterim.

   Bir taşın altına gömmek isterim tabutumu, bir toprağa düşürmek isterim göz yaşımı; belki bir çiçeğin can suyu olur gözlerimde biriktirdiğim onca damla!

   Birinin yanında kalmak isterim; sol tarıfımı, kaburgalarımı, ciğerlerimi, ruhumu, zihnimi ve tüm benliğimi dolduracak birinin yanında kalmak isterim. Yarınımda kalan, yanımda kalan, dünümde göremediğim için pişmanlık duyduğum biri olsun isterim.

   Nefes almanın yaşamak olduğunu zanneden insanlar gibi, ümidimi hasretine kavuşturmak isterim.

   Çok mu? Az mı? Yeter mi?..

   Kendime yetemediğim hayattan bir şeyler istemek fazla mı!? Belki de adice!

   "İçin, içime benzer Yağız! Belki de sen, bende dinlenmelisin." bende yan demekle eş değerdi bu sözleri. Ben artık yanmak istemiyordumki; artık sönmek ve dahi küllenmek... Kaderimi küllerime katıp savurmak, savrulan her kül tanesinde yeniden yeşermekti tek gayem.

   Öyleyse adımı, benden önce zikreden sen, gecelerin sabahsız; ömrün baharsız olduğu bir kadere davet ediyorsun beni!

   Kabul etmem; edemem! Çünkü... "Yoruldum!" içim, dile gelmiş gibi konuştum. Belkide mırıldandım! "Efendim?" dokunduğu yerleri delik deşik eden, çarptığı her teni yırtıp geçen sarmaşık gibiydi ses tonu. Efendim dediği dili bir sarmaşık olup çarpmıştı boğazıma. Boğazım kan revan olmuşçasına yırtılmış acıyordu... Şimdi konuşursam yırtılmış boğazımdan içime akan kanlar ona doğru fışkırmaz mıydı?

   Kanım, beyaz tenini kirletmez miydi? Beni yangına çağıran o değil miydi? Kirlensin o vakit beni yakmaya razı gelen ruhu!

   "Sen kimsin ki içim içine benzesin? Belki değil asla sende yanmayacak biriyim!.." Sende soluklanmak istemişti oysa ki yüreğim; yanmak değil!

   "Yağız!?" titredi ismim dudaklarının arasında. "İsmimi bilecek kadar beni tanıyorsun değil mi? Fakat benim ismimden ibaret olmadığımı göremeyecek kadar kör; bir o kadar da bencil bir kadınsın..."

   Sözlerimi "Sus lütfen!" diyerek böldü! "Peki öyleyse sen konuş. Sen anlat, sen söyle..."

   "Ne söylemi istiyorsun?" Hiç!

   "Adını söyle mesela, adımı nerden bildiğini, beni ne kadar tanıdığını, neden bana bir nefes fadar yakın olduğunu düşünüyorum... Söyle. Hepsini söyle!" Adını neden öğrenmek istedim ki? Bir nefes kadar bana yakın olduğunu düşündürten şey neydi?

   Bütün bunlardan sanane Yağız!

  "İsmim, Mina! İsmin, Yağız! O kadar... Bende ki sen; sende ki ben kadar..." cümleleri karşısında tek kaşım havalandı ardından iki kaşım çatıldı.

VEYL ATEŞI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now