16. BİZİM ORALAR

1.4K 299 134
                                    

İrem Güral - Sarmaşık

•••
VEYL ATEŞİ

||BÖLÜM 16: BİZİM ORALAR ||

   Yağız'dan,

   Zift karası saçlarımın yükü, çırılçıplak kalmış bedenimin üzerine binen ağırlığın bir ifadesi var mıydı? Araları açık kalmış betonlardan yüzme vuran soğuk, boynumdan girip boğazıma saplanan bıçak yarasının kapanma ihtimali var mıydı?

   Gözlerimin ağlaştığı vakitte tenimde hissettiğim yükün sahibi kimdi? Öyle biri dokunsun ki tenime, tüylerimin diken diken oluşundan hissedeyim varlığımın sebebini.

   Ateşe atılınca çiçek bahçesine çevrilen peygamber güzelliği gibi omurgalarımda yaktığım ateşin közleri gibi sarsın birisi kaderimi.

   "Görürsün bak yuvan olacağım!" derken alnını sırtıma dayamış ve ardından tekrar "Düş şimdi. Ben arkandayım!" diye sözlerine devam etmişti.

   Güvensem... Güvenip toprağa kapansam sırtım acır mıydı her zaman ki gibi veyahut bir yük daha biner miydi omuzlarıma? Ya da güvenip düşşem benimle beraber düşüp canı yanar mıydı?

   Yansın, banane!

   Yanmasın. Ben yandım, Onun canı sağolsun!..

   "Yağız..." düşünceleri bir kenara ittim. Sesine odaklandım.

   "Yoruldun değil mi?"

   Yoruldum, tükendim. İyi değilim. "İyiyim!" derken eski kanepeden kendimi geriye doğru çekerek doğruldum. Uzun süre patika yolu tırmandıktan sonra çok eski bir kulübeye ulaşmıştık. Tek odaydı. Bir köşesinde "L" şeklinde kanepe; diğer köşesinde ise ufak bir mutfak tezgahı vardı.

   Kötüydü ama değildide. Hiç yoktan iyidir diye kendimi teselli edecek kadardı.

   "Evde su akmıyor." dedi. "Neden?" umarım bir çözümü vardır.

   "Çünkü su vanası kapalı. Açmaya çalıştım fakat uzun zamandır kullanılmadığı için paslanmış ya da sıkışmış olabilir. Başaramadım. Yardımcı olur musun?"

  "Olalım bakalım." ayağa kalkıp yanına ulaştım. Bu sırada kendisi kulübenin kapısının dibine eğilmiş su vanasıyla uğraşıyordu.

   "Kendin yapacaksan ben gideyim." dediğimde bana yer açarak geriye çekildi. "Sen içeriye geç" dedim. Karanlıkta ışık saçan yeşil gözleriyle gözlerime baktı ve tek kelime etmeden kulübenin içerisine girdi.

   "Varlığımı bile hissetmek istemiyorsun değil mi? Oysa ki alnım sırtına değdiğinde yuvamı bulmuş gibiydim." diye duymayacağımı düşünerek mırıldanmıştı.

   Soğuktu, soğuk hava.

   Külyazı kadın, kendi kendine konuşmaya devam ederken elimi paslanmış vanaya götürerek tüm gücümle çevirdim. İlk an da zorlasamda biraz sonra vanayı çevirebilmiştim.

   Ellerimi birbirine sürterek evin içine girdiğimde dışarısının içeriden bir farkı olmadığını bir kez daha anlamıştım.

   "Örtü falan var mı?" dedim. Yeşil gözleriyle kapının yanında duran ahşap dolabı işaret etmişti. Dolabı açınca içini kısa bir an yoklayıp elime ilk gelen kalın örtüyü aldım ve Külyazı'ya doğru ilerledim.

VEYL ATEŞI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now