4. EŞİK

7.3K 620 798
                                    

Sezen Aksu- Yetinmeyi Bilir Misin?

•••
VEYL ATEŞİ

||BÖLÜM 4: EŞİK||

Yağız'dan,

Boynumda kalın bir zincir asılıdır; ucunda sabahı olmayan insanların zindanı! Kendimi ararken ebedi bir ateşin içine atılır gibi; gecenin hendeğine itilir gibi düşüyorum o zindana!

İçerideki insanlar; sen zindan avlusunda düdükler öterken kaldırımların emzirdiği çocuksun, ayağın takılmaz gölgelere, tüm uzuvlarında dolaşan kan zehirlemez seni ve boynunu bükemez kamburlar diye hep bir ağızdan yüzüme yüzüme tükürüyorlar! Onlar sadece nefes almanın yaşamak olduğunu zanneden ölülerdi...

Zindanda öldüğüm her gün boynum biraz daha bükülüyor; her gün biraz daha sırtım kamburlaşıyordu!

Ben ölüyorum diyorum sesimi işiten olmuyor. Ben hayal kuruyorum diyorum babam hayallerime çerme takıyor.

Hayallerim var! Zindanın parmaklıklarından göğü seyreden hayaller! Limandan geçen gemilere el sallayan hayaller...

Ve el sallıyorum tek tek okyanusta kaybolan hayallerime! Gökyüzüme çöreklenen bulutlara...

Şimdi de karşımda bana gülümseyen yeşil at gözlü bir kadına el sallayacaktım! Boynunda ki yaranın acısını yüreğime hissettiren kadına hoşçakal demeden gidecektim.

Ben çiçeklere tutunan kelebekler gibi değildim! Ben sarmaşıklara sarılı ufak bir böcektim. Sonu belirsiz bir böcek... Belki boğazına dolanan sarmaşıkla ölecek; belki birazdan bir örümcek tarafından ağlara hapsolacak; belki de arsız babamın akşam öğünü olacaktım.

Böyle birinin hakkı yoktu veda etmeye! Çünkü vedalar en çok yaşayanlara yakışırdı. Ölüme yürüyenler için değildi vedalar!

Bu ufak kadında ölüme yürüyordu emin adımlarla. En çok da bu yüzden bir hoşçakala layık değildi; değildim.

"Şimdi ölmeye devam edebilirsin, Yeşil!" soğuk kanlı bir katilin boğazından dökülür gibi çıkmıştı kelimeler ağzımdan.

Cümlemi tamamladığımda rengi 'Ben' olan gülümsemesi, yerini şaşkınlığa terketmişti. Patlamak üzere olan bir lamba gibi kirpiklerini kırpıştırırken yeşilleri bir yanıp bir sönüyordu.

Aydınlık kendini karanlığa teslim etmemek için direnir gibiydi. Fakat çoktan karanlık kendini belli etmişti şah damarının üzerinde bıraktığı eserle!

"O zaman sen yaşamaya devam edecek misin?" yüzüme bakmadan sessizce mırıldandı.

Benim yaşamım sanki onun ölümüne bağlıymış gibi konuşmuştu. Bu durumun mantıklı bir açıklaması yoktu. Belli ki içinde bulunduğu durum onu allak bullak etmişti.

"Yaşamayanlar, ölmüyor maalesef!" Ne dediğini bilmediğini düşündüğüm için sorusunun üzerinde fazla durmadım fakat içimden geldiği gibi cevapladım.

Ufak bir damla aktı sağ gözünden! Silme gereği duymadı zaten inceden atan yağmur yıkıyordu çehresinin her yanını.

Bizim hikayemiz kısa yazılmıştı. Tek cümlelik satırda sıkışıp kalmış, virgülü veyahut noktası olmayan, kömürle yazılmış; yağmurla silinmeye mahkum bir hikayeydi yaşananlar!

Çömeldiğim yerden ayağa kalkmadan önce yuvasız gözlerim, elinden düşen camı yokladı. Toprağa düşen ufak sivri cm parçasını ona fark ettirmeden avuçlarımın arasına hapsettim.

VEYL ATEŞI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now