19. ELE ZİYAN

1.9K 281 77
                                    

Musa Eroğlu - Mihriban

•••
VEYL ATEŞİ

||BÖLÜM 19: ELE ZİYAN||

{Altında ezilmekten yorulmadığım
bir yük devrildi göğsüme}

Yağız'dan,

Bir can büyüttüm, saksıya sığmaz; bedenimden şaşmaz. Lakin bir canım var tabutum taşımaz. Toprağım kabul etmez. Etmesin, esmesin rüzgar üstüme. Yerlisi değilim bu akan zamanın. Uzaklardan geldi canım, gözlenmeyen yolların toprağını yutup geldi.

Ayağımın altında eğrelti otları, elinize uzattığım ebabillerin kardeşliği. Topraktan çamurlar düşürsün üzerime kuşlarınız. Belki o zaman koşarak uzaklaşır çocukluğum. Canım büyümez belki. Sığarım artık dikişsiz kefene.

Göğsüme düşen çamur, bir taş olsaydı da sabahın ilk ışıklarında kapansaydım akşamın doğuşuna! Yırtıldım, artık sökülmez oldum. Yama tutmaz oldum.

Büyüttüğüm bir can iken gömdüğüm yırtık bedenim oldu. Yürümekten çekinirken dermanı ayaklarımda buldum. Solmaktan korkarken sulanmayı göze aldım. Yanlış iliklediğimi bile bile sırtımda ki hırkayı düğmeledim.

Ne sandın yüreğim? Yoksa Hz. İbrahim gibi ateşinin çiçeğe dönüşebileceğini mi, yoksa Hz. Bilal gibi bağrında ki taşı kaldırabileceğini mi?

Yok, yok. Sen en iyisi büyü yine; tabuta sığabilmek için...

Omuzlarında ki elim yüzünü bularak yaşlarını sildi ve dudaklarım alnını buldu. "Bir şey söylemesemde her ağladığında ellerim göz yaşlarını silecek, her güldüğünde ise gözlerim gülüşünü kendine manzara edecek ve her zaman bu kollarım sana yuva olacak, Kıvırcık Güzeli Mina!" Kollarımın arasına aldığım vücudu göğsüme yaslandı adı ilk defa dilime dolanırken..

Ne yapacaktım ben şimdi? Nasıl olacaktı? Neler oluyordu? Ne çok kurmuştum bu cümleleri şu bir iki hafta içinde. Burada böyle rahatça oturuyordum ama içim de deli taylar baş kaldırıyordu. Hiçbir şey hakkında en ufak fikrim yoktu.

Kollarımın arasında ki bu güzel kadınla ne yapacağım, nasıl olacak, her ne olursa olsun benim yanımda olacak mı, daha ne kadar kaçacağım, bu işten nasıl sıyrılıp deri değiştireceğim, halen daha canımdan öte dediğim babam ne olacak, bana bunları yapmasında ki asıl neden neydi, gerçekleri ondan bu kadar uzakken nasıl öğreneceğim?..

Oturduğum yerde başımı eğip göğsümün üzerine başını koymuş karın yağışını büyük bir mutlulukla seyreden Yeşil'e baktım. Seviyor muydum onu? Neden kabulümsün demiştim ona? Gerçekten göğüs kafesim aileme bile yuva olmazken ona yuva olabilecek miydi?

Aklımda ki sorulara verebilecek tek bir cevabım olmasa da bildiğim bir şey vardı; o da şu anda onun kokusuyla her şeyi boş verdiğimdi. Hiç tatmadığım bu koku yeni kapılar açıyor gibiydi zihnimin kara kaplı defterlerine...

"Özür dilerim.." güzel başını kaldırıp konuşmuştu.

"Ne için?"

"Spor ayakkabı giymişsin. Üzerinde palto bile yok. Bana dokunma dediğin halde sana dokunup hasta olmana neden oldum ve tırnak etlerini kanattığın; ruhuna açtığım yaraların var." Çok aptaldı! Beni bu şekilde düşünmemeliydi. Belki spor ayakkabı giydiğim için dize kadar su içinde kalmıştım ya da mont giymediğim için üşümüş olabilirdim ama öncelikle kendisini düşünmeliydi.

"Senden bir şey isteyeceğim..." derken yüzünü merakla gözlerime odakladı.

"Bundan sonra özür dileyeceğin zaman sadece alnını bana uzat! Konuşup dilini yormana gerek yok!" Konuşmamla birlikte kaşları hafifçe çatıldı. Dudaklarım alnını arar oldu kadın.

VEYL ATEŞI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now