0.3

696 49 67
                                    

"Hayır bak Yoora bir daha soruyorum iyi dinle, öyle bi durum olsa mantığınla mı hareket edersin yoksa kalbinle mi?"

Seslice oflayarak yanımda konuşan Heeseung'a döndüm. "Hareket etmek zorunda mıyım?"

"Ama bak Yoora-"

"Sen bana bak Heeseung, zaten ders boyu beynim pudingleşip aktı, salak Soobin sıramı sallayıp durdu hani utanmasa ayağını ağzıma sokacaktı, şimdi de kantinde bu kalabalıkta sırf dünyanın en kalitesiz otomat kahvesine gereksiz çok para verip gitmek için şu sırada bekliyorum. Beni daha hiçbir şey geremez zaten sınıra ulaştım derken kafamın dibinde ot zort konuşuyorsun."

Heeseung bu dediğime karşılık ağzına fermuar çekermiş gibi yaparak teslim olurcasına iki elini kaldırdı. Ben de "Aferin, böyle uslu kal." dedim ve önüme döndüm.

O sırada Soobin ve tayfasının sıraya girip tam Heeseung'un arkasında durduklarını fark ettiğimden, bir daha kafamı çevirip S bireyini görerek sinirimi bozma gibi bir niyetim de yoktu.

Önümde duran Jay sırası geldiğinde iki bardak kahve isteyerek cüzdanını açtı. "Jay, bana almana gerek yok gerçekten. Kendim alırım." dedim elini tutup parayı ödemeyi engellemek isteyerek.

"Yoora, sadece bir kahve. Onu da almayacaksam yani..." diyerek güldü. Peki dercesine yavaşça elimi çekerken Heeseung "Lan Sunghoon tuvalette kilitli kalmış? Hemen çıkarıp geliyorum." diye koşar adım yanımızdan ayrıldı.

Ben "Ne olmuş ne olmuş?" diyerek olayı algılamaya çalışırken, kantinci abla sinirle otomata vurmaya başlamıştı. "Yine mi bozuldu bu makine? Neyse çocuklar sizin kahvelerinizi doldurdu ama bitince teklemeye başladı. Şanslısınız, bugünün son kahvesi size."

"Ya ya, ne demezsin ablam." diye mırıldanarak sahte bir gülümseme ile karton bardakta servet değerine satılan ama dünyanın en kalitesiz kahvesi olan kahveme uzandım. Bu tattaki son kahveleri almış olmamız bir lütuf muydu ceza mı, orası tartışılırdı.

Biz sıradan ayrılırken Heeseung gittiği için otomatik olarak tam arkamda duran Soobin'in "Bir tane mocha." dediğini duymuştum. Tam şu an arkamı dönüp "HA HAAA BEN ALDIM İŞTE SON KAHVEYİ, KUDUR KÖPEKKKK!" diye 3-C sınıfından Goo Yoora'ya dönüşebilirdim ama hayır, bugün medeni olacaktım.

Kantinci abla "Kusura bakmayın, makine bozuldu az önce. Çay vereyim?" dediğinde Soobin "Bozuldu mu? Ama onlar aldı." diyerek beni işaret etmişti.

Bak çocuk, kavga istiyorsan gel kavga istiyorum de. Böyle hareketlere gerek yok.

"Tam onlardan sonra bozuldu maalesef."

"Yaa...demek öyle." diyerek bana bir bakış attı Soobin. Ben de kutupları aratmayacak yüz ifademle ona dönmüştüm.

Jay, Soobin'le olan soğuk bakış savaşımızı fark etmiş olacak ki, "Gel Yoora, şu tarafa oturalım." diyerek beni yönlendirdi. Ben sakin sakin Jay'in dediği yere ilerlerken tam gözümün önünde kocaman bir el görmemle geri sekmem bir olmuştu.

"Orada dur bakalım kahveci."

Soobin'di.

"Ne diyorsun lan zırto?' diyerek önce eliyle önümü kesip daha sonra kendisi önümde dikilmeye başlayan Soobin'e baktım. Benden yaklaşık 15 santim kadar uzun olduğu için kafamı kaldırmam gerekmişti ve ben bu boy farkıyla kavga etmek istemiyordum. Sinir bozucuydu. Baştan kaybetmiş gibiydim.

"Senin yüzünden kahve makinesi bozulmuş. Ve canım bu kadar kahve çekerken sonuncu kahveyi senin alman hiç hoş değil."

"Salak salak konuşup benim asabımı bozma, kafana döner tekme atıp yere düşen beynine voleybol topu niyetine smaç basarım. Ben mi bozdum makineyi? Zaten her gün bozuluyor. Sana denk gelmiş işte, ikile."

"İkile mi? Sen biraz fazla oluyorsun sanki bücür?"

"Bücür mü? Bücür senin dedendir."

"Ne? Ne dedin sen? Böyle laflar sarf etmen ne kadar etik?" dedi Soobin sahte bir şok ile.

"Başka kim böyle der biliyor musun? Deden." diyip arkamı döndüm. Jay ise "Gel gidelim Yoora, değmez gerçekten." diyerek sırtımdan hafifçe beni ilerleterek olay mahallinden uzaklaştırmaya niyetlendi yeniden.

Bense hızımı alamayıp, yürürken de geriye doğru seslenmeye devam ettim, "Hem otomat kahvesini ne kadar sevmediğini biliyorum! Sırf beni sinir etmek için salak sepelek laflar sarf etme, komik oluyorsun."

Ben onu ezici galibiyetle yendim sanarken onun bana verdiği cevap daha çok sinirlenmeme sebep olmuştu.

"Sen benim otomat kahvesini sevmediğimi nereden biliyorsun? O kadar mı detaylı izliyorsun beni? Hmm?"

Choi Soobin, seninle aynı ortamda bulunmaktan cidden hiç haz etmiyordum.




i guess that's love {✓}Where stories live. Discover now