1.8

591 42 182
                                    

Medyada çok uzun olan Soobin var.

Yani çok uzun anlıyor musunuz.

Baya uzun.

Uzun.

Yani uzun hdjhxdjjxks

•°•°•°•°•°•°•°•

Gün boyu ormanda vakit geçirip temiz hava almak güzeldi. Doğa yürüyüşü yapılmıştı, ormanda nasıl ekipmansız ateş yakılacağı öğretilmişti, bir tane elma ağacı görünce Sunghoon "Ben besyocuyum lan, koymaz bana!" diyip tırmanmaya çalışırken eşofmanını yırtmıştı ve ben de ona deli gibi gülerken önümü göremeyip ayağım takılmış ve düşüp dizimi kanatmıştım. Daha sonra Jay beni kamp alanının revirine götürüp merhem sürüp sargı sararken Riki görüntülü aramıştı ve kamp alanını ona göstermemizi istemişti. Ortamın güzelliğini görünce de bize ucubeler diyip sonra da söverek telefonu geri kapatmıştı.

Evet, günün özeti buydu sanırım. Az önce de biraz geç olmuş olsa da akşam yemeğini yemiştik. Sanırım en son giden biz olmuştuk çünkü çoğu kişi ya çadırına geçmişti ya da ortadaki geniş alanda oturmuş koyu sohbetlere dalmışlardı. Saate baktığımda saatin gece 10 olması da bunu kanıtlar nitelikteydi.

"Biz de mi geçsek ortaya napsak? Biraz sohbet eder sonra gider yatarız." dedi Heeseung.

"Bana uygun. Hem yeni kişilerle tanışmak istiyordum, iyi olabilir." dedi Baemji de.

"Bak öyle erkeklerle falan konuşma, normalde sorun yok bilirsin ama bizim okuldakiler vaşak tiplilerin önde gideni olduğundan düşer müşerler sana. Hiç gerek yok." dedi Sunghoon Baemji'ye dönerek.

"Sunghoon. Nolur kes." diye kestirip attı Baemji de. Sunghoon dediklerinde ne kadar ciddiydi bilmiyordum ama Baemji'yi gerçekten sevdiğine emindim. Ayrıca, dışarıdan ne kadar odun ve duygusuzun önde gideni gibi görünse de Baemji'nin söylediklerinin onu kırdığını, ama bu görüntüsünden taviz vermemek adına ve de onun deyimiyle güçsüz görünmek istemediği için hiçbir şey yokmuş gibi her şeyi şakaya vurarak devam ettiğini bana kendisi söylemişti. Bir daha da bundan bahsetmemişti zaten. Benim de kimseye bahsetmememi rica etmişti.

"Siz yerleşin, ben bi tuvalete gidip geleceğim." dedim çocuklara. Hepsi onaylarken ben de ortak tuvaletin olduğu yere yönelmiştim. Valla ne yalan söyleyeyim, iki dakika daha durursam kamp alanında ikinci bir göl daha açılabilirdi.

Tuvalete yaklaştığımda dışarıya taşan sıra gözlerimi şaşkınca açmama sebep olmuştu. Tuvaletti be burası? Hepinizin mi aynı anda işini göresi gelmişti?

Sıranın en arkasındaki kızı dürterek sordum, "Şey, bu tuvalet sırası mı?"

"Evet maalesef, iki kabin tıkalıymış da. Sadece bir tanesi çalışıyor yani. Sıra oluştu o yüzden." dedi kıvırcık saçlı kız.

"Anladım... teşekkürler."

Yok, bekleyemezdim. Bu sıra beklenmezdi. Ben kantin sırasında bile ayılıp bayılırken, idrar torbam kendi bağımsızlığını ilan edecek duruma gelmiş bir halde burada direk gibi dikilemezdim.

Aklıma gelen şeyi yapmakla yapmamak arasında kalsam da, sonunda "Amaaan kim görecek de kim takacak?" diyerek sıraya hiç girmeden direkt ormana daldım.

Kusura bakmayın ama...mecburdum yani.

Özellikle görünmemek için ormanın derinliklerine inmiştim. Etrafta kimsenin olmadığına ve kamp alanından fazlasıyla uzakta olduğumu anlayınca da işimi halletmiştim. Gerçekten dünya vardı derler ya, aynen o olmuştu. Rahatlamıştım resmen.

i guess that's love {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin