3

9.4K 728 186
                                    

*İyi okumalar 🖤

Ziyaretimizin ilk haftasında misafir gibi olmuş, ikinci haftasında çalışmaya başlamıştık. Baver'in yüzü geldiğimizden beri asıktı. Buradayken uçurumun ucu ve dibi gibi olurduk. Taşına toprağına öldüğüm köye sırf bu yüzden gelmek istemezdim.

İşçileri kontrol etmek için tarlalara gittik. Ürünler, .çıkan hasatları kontrol ederken gün bitiriyorduk. İşçilerin de sıkıntıları dinleyip giderebileceklerimizi not alıyorduk.

Baver kendini odaya kapadığından bugün sadece ben, Şiyar abi ve Baver'in bir küçüğü Yusuf vardı. Şiyar abi önden gittikten sonra Yusuf'la yalnız kaldık.

"Yusuf, İstanbul nasıl?"

Yusuf, sınavda çok yüksek bir puan yapınca babasına İstanbul'a gitmek için yalvarmıştı. Etliye sütlüye karışmayan ve söz dinleyen biri olduğundan Mizan ağa oğulları arasından bir tek onun uzağa gitmesine izin vermişti.

"İstanbul güzel de insanlar kötü abi."

"İnsanlar her yerde kötü aslanım."

Haklısın der gibi kafasını salladı. Biraz daha muhabbet ederken utana sıkıla konuştu.

"Abi benim bu yaz bir yere gitmem lazım ama babamdan nasıl izin alacağımı bilmiyorum."

Tarlanın içinde yürürken, güneşin yakıcılığından alnımda oluşmuş terleri sildim. 

Kaşlarımı kaldırıp "Nereye gitmen gerekiyor?" diye sordum.

"Bir arkadaşımla tatil yapmak istiyoruz."

Kulakları kızararak konuşunca arkadaşının kız olduğunu anladım. Bana söylemesinin nedenini tahmin ediyordum. Şiyar abiye söylese onun izin almasına yarım etmeyi geç kendisi haşlardı. Baver'e söylese o da babasını ikna edemezdi. Geriye büyüklerden bir ben kaldığımdan yardımımı istiyordu.

Elimi omzuna atıp "Sen yanlış bir şey yapmayacağına söz ver, ben ağayı bir şekilde ikna ederim." dedim.

Yapılabilecek tüm yanlışları kendimden biliyordum. Kadın konusu tecrübesiz olanlar için tehlikeliydi. 

Anında gülümseyip "Yapmam abi." dedi.

Omzunu patpatlayıp "İnşallah." dedim.

Tarlanın bitiminde geldiğimiz traktörden başka bir araba gördüm. Yaklaştıkça bunun Baver'in arabası olduğunu anladım. Onun buraya gelmesini beklemediğimden şaşkın hissettim. Arabanın önüne yaslanmış, kulaklığı takılıyken telefonla ilgileniyordu. Giydiği kısa şort ve kolsuz tişörtüyle kaşlarım çatıldı. Ağa onu bu hâlde asla dışarı salmaz, kaosa sürüklerdi. Şort ne kadınlarda ne de erkeklerde yakışık görülmezdi.

Yusuf'a "Sen toplayıcıları da kontrol et sonra dönersin." dedim. 

Yusuf geri dönerken ben de Baver'e doğru ilerledim. Yanına yaklaştığımı fark etmeyecek kader telefonuna gömülüydü. Tuşların olmadığı, tamamen dokunmatik telefonlar çıktığından beri bağımlılığı artmıştı. Yanına geçip sigara yaktığımda kafasını kaldırıp bana baktı. Kulaklığına parmağımı dolayıp indirdiğimde tamamen bana döndü.

"Kaç saat oldu, bir bitmedi işin."

"Bu hâlin ne?"

İkimiz de farklı konularla ilgili konuştuk. Takıldığımız ve değindiğimiz konular genelde farklı olurdu. 

Kaşları çatılırken "Sana sinirim yeni geçiyor Dağra, harlama beni." dediğinde dudağım kıvrıldı.

Burada olduğumuz sürece harlanıp duracaktı. Geri dönene kadar tartışacağımızı ikimiz de biliyorduk. Geri döndüğümüzde ise sankı hiç gerilmemiş gibi sakince devam edecektik. Hep böyle olurdu.

İki Dağ Arasında Ev (bxb)Where stories live. Discover now