14

8.3K 690 305
                                    

*Bir önceki bölüm gibi yorumsuz geçmeyin. İyi okumalar 🖤

Komşu köyün doktoru, bizi kalabalık ve habersiz gelmemizden yüzü asık karşılamıştı. Başta bu tavrını haklı buldum ve mahcup hissettim. Yaralı insanlara nasıl davrandığını gördükçe, mahcubiyetim sinirimle yer değiştirdi. Zorunlu doğu görevi yapan, buranın toprağını sevmeyen adamlardan olduğu memnunsuz ifadesinden belliydi. Doktor farkında değildi ama tedavi ederken biraz daha yüz buruştursa köylüler ona mektepli demeyecek, dalacakları.

Eğer mesleğine hürmetim olmasa, metrelerce uzaktan gözüken ırkçı bakışları yüzünden onun dişlerini eline dökenlerden biri olurdum. İlla o doktor giysisi çıkar, gündelik hâliyle karşıma gelir, ırkçılığını yüzüme karşı yapardı. Ben de o zaman bu zamanı hatırlayıp geçmişin hatrına onu dinlenerek döverdim.

İçerda kaldıkça sinirimin harlanacağını fark edip alçak tabanlı köy evinden dışarı çıktım.

Dışarıda, içeridekinden daha büyük kalabalık vardı. Köyün insanları Şiyar'ın etrafını sarmış, olayı soruyordu. Köylüler meraklı olduğunda olayın çevresinde fıldır fıldır dönüyordu. Normalde ağadan olduğu kadar Şiyar'dan da çekinirlerdi. Uzaktan onları izlerken, kafam rahatlasın diye sigara yaktım.

Sigaramın tütünü bitene kadar, Şiyar köy halkını yollamıştı. Yanıma geldiğinde gergin omuzları gevşemeden sırtını duvara yasladı.

"Dağra, telim atmak üzere. İçerdekiler ayrı, dışardakiler ayrı mesele. Haranlar ise apayrı mevzu."

"Önce yaralananlar sağ salim eve dönsün, o mevzuyu kapatacağız."

Şiyar "Adamlara haber saldım." dediğinde, kafamı salladım.

Bu iki kişiyle çözülecek olay değildi. Ortamımıza gelip ateş saçacak kadar cesaretlilerse biz de onları mekanlarında ziyaret ederek cesaretlerini taktir ederdik. Gözlerini korkutmamız lazımdı ki bir daha aynı olaylar yaşanmasın.

Köy halkının gitmesiyle uzaklaşan gürültü, yüksek sesle ortama giren arabayla geri geldi. Gözlerimi uzaktan bize doğru gelen toz bulutuna çevirdim. Görünen kırmızı arabanın tanıdıklığıyla kaşlarım çatıldı. Araba tam önümüzde durduğunda içinden hızla çıkan kumral koşarak yanımıza geldi.

Baver hiçbir şey söylemeden kollarını boynuma sardığında elimdeki sigara parmaklarım arasından kaydı. Birden sarılmasını beklemediğimden kaskatı kesildim. Şiyar'ın kaşları çatık bize baktığını fark edince kasıntım arttı. Baver'in sıkı kolları arasından çıkmak için onu itmem gerekti.

Kaşlarımı düzeltirken, boğazımı temizleyip "Baver, ne bu telaş?" diye sordum.

Sorumu umursamadan gözleri bedenimde gezindi. Şiyar konağa yangını ve burada olduğumuzu haber vermiş olmalıydı.

Onu rahatlatmak için "İyiyim." dedim.

Gözleri gözlerime çıkarken "Ambar yanmış." diye fısıldadı.

Şiyar "Biz içeride değildik, çalışanlar zarar gördü." deyip kafasıyla köy evini işaret etti.

Baver anlık olarak oraya baktıktan sonra derince nefes verdi.

"Ciddi bir durum var mı? Herkes iyi mi?"

Şiyar "Çok şükür." dediğinde, Baver biraz daha rahatlamış gibiydi.

Parmaklarını çeneme sardığında kaşlarım havalandı. Yüzümü iki yana çevirip içini rahatlatmak ister gibi son kez kontrol etti.

Elini çektikten sonra "Seni aradım." dedi.

İki Dağ Arasında Ev (bxb)Where stories live. Discover now