2

122 5 0
                                    

"Ya" diye mırıldandım kendi kendime. Ben o ilk mesajı atmayı hep hayal etmiştim ama ondan sonrası hiç yoktu bende. Ne yazacağımı da bilemediğimden sebep bu sefer de ben ona görüldü attım. Zil çalınca telefonumdan uzaklaşıp kapıya doğru ilerledim. Şeker koşar adımlarla geldiğinde ayaklarımın arasında dolaşıyordu. Kapıyı açtım ve beklediğim kişiyi görünce gülümsedim.

"Hocam." dedi kocaman bir gülümseme ile Ece. "Ay ne hocamı?" elindeki kahveleri gösterdi ve içeriye geçmesi için kapıyı araladım. "Gelirken Vural Hoca ile konuşuyordum da ondan dolayı hocama falan dedim ama senden alıştın he." 

"Ne yapayım Ece?" dedim omuz silkerek. "Hem yalan da değil ki amatör bir hocayım." hafif bir kahkaha attım.

"Vural hoca da sardı ha bu konuya." koltuklara kendimizi bırakırken o devam ediyordu. "İki hafta önce sana iş teklif etmişti şimdi de bana." 

"Ya, çok güzel bir haber bu." dedim neşeyle, elimi şıklattım sevincimi belli etmek için. "Çok sevindim." ona sıkıca sarıldım.

"Ay canımın içi ama ben kabul edip etmemek konusunda çok kararsızım. Yani biliyorsun benim için ev ortamı daha rahat ama Vural Hoca da haklı. Herkesi de eve alamam." Bana göre de evde olmak konfor açısından daha iyi oluyordu pilates ve yoga için ama Vural Hoca da haklıydı. 

"Bir şey olmaz, zaten çok sıkı bir programım yok benim. Kendimiz hazırladığımızdan biraz da. Haftanın üç günü salondayım. Çok rahat bence." başını salladı, o da her açıdan değerlendirip karar vermek istiyordu sanırım ve çok haklıydı. 

"Bende eğer kabul edersem öyle yapmayı düşünüyorum. Üç gün yeter de artar da hem benim evde devam ettiklerim falan da var, kurs da var." elimi geçiştirir gibi salladım. Zorlamaya gerek yoktu bence. Neticesinde bir yerde yakalıyorduk hayatı. Kendi yaptığım ama çoktan buz olan kahveyi es geçip onun getirdiği kahvenin birini aldım, diğerini de ona uzattım. Bir yudum aldıktan sonra konuştum.

"Nilay var biliyorsun bir o geliyor ve bir de onun yakın arkadaşı. İkisi de haftada iki defa geliyorlar ama bir ay sonra falan devam etmeyeceğiz sanırım." 

"Niye?" dedi tek kaşını kaldırarak. "Kızım senden iyi yoga eğitmeni bulursa gitsin ona ama bulamaz ki."

"Sorun o değil de sanırım seans azlığından falan rahatsız oluyor. Bende uzun süreli çalışmak istemiyorum."

 "Gayrimenkül zenginiyim demiyorsun da." deyince elimdeki yastığı ona fırlattım. Bu onu güldürürken benim yüzümde buruk bir tebessüm vardı.

"Kullanmıyorum biliyorsun." dedim kendimi inandırmak için ama o inanmak bir yana daha da güldü. 

"Kullan aşkım o zaman." dedi inatla. "Başkasının malı değil ki annenin babanın malı." Anne ve babam uzun zaman önce yurt dışına yerleşmeye karar verdiklerinde beni her ne kadar geride bırakmak istemeseler de ben kendi kararımı verecek yaşta olduğumdan sebep asla kabul etmemiştim. Eğer yaşım küçük olsaydı bende onlara eşlik ederdim ama tam hayatım rayına oturmuşken olunca bu karar, benden yana red oyu almıştı. Onların kazandıkları para ile aldıkları evler kiradaydı ve benim kontrolümde olan bir hesapta birikiyordu para.

"Zamanı gelince kullanırım." dedim sadece. Bir süre de oradan buradan konuştuktan sonra Ece gitmek için ayaklandı. Çantasını aldıktan sonra sıkıca sarıldık. "Kararını Vural Hocadan önce ben duymak isterim." 

"Tabi ki, her daim ilk sen Güz." iyice sırnaşınca elimle onu iteledim ama bu onun daha da şımarmasına neden oldu. Onun en sevdiğim yanı belki de buydu sevdiğini hissettiriyordu.

"Hadi hadi geç o işleri." Vedalaşıp Eceyi gönderdikten sonra tekrar başladığım yere telefonun başına oturdum. 

Güz: Ben bundan sonrasını düşünmemiştim.

Mesajı gönderip telefonumu da alıp odama doğru ilerledim, kendimi yatağa bıraktım. Gözlerim telefondan ayrılmıyordu. Çok geçmeden mesajı gördü.

0534*******: Neyi düşünmedin?

Güz: bu konuşmanın nasıl devam etmesi gerektiğini.

0534*******: konuşmanın devam etmesi mi gerekiyor?

Güz: evet.
Güz: hem sen ne sandın ki öyle yazdım bitti mi?

0534*******: bak ben hiçbir şey anlamıyorum.
0534*******: kafam zaten kazan gibi bir de sen yazmışsın saçma sapan.

Güz: kusura bakma ya, ben cevap vermezsin diye şey etmiştim ama

0534*******: verdim işte, şimdi dökül ne istiyorsun.

Güz: konuşmak

0534*******: gerçekten kimse yok mu seninle konuşacak.
0534*******: benim seninle konuşacağıma olan güvenin nereden geliyor?

Güz: seni gördüğüm anda doğru kişinin sen olduğunu anladım, inan ki hisleri çok kuvvetli olan birisiyim.

0534*******: bu da son zamanlarda popüler bir yalan haline geldi.
0534*******: yanımda olan insanlar beni o kadar sık görmezlerken sen nerede görmüş olabilirsin.

Güz: geçen hafta bir arkadaşımın düğününde gördüm seni.

0534*******: geçen hafta?
0534*******: emin misin, ben geçen hafta düğüne gittiğimi hatırlamıyorum.

Güz: ya ne demek düğüne gitmedim.
Güz: damadın yakın arkadaşıymışsın, şehir dışında olduğun için kısa süreli gelmişsin. Hatta geldiğin ile gittiğin bir oldu desem yeri.

0534*******: ha sen Murat'ın düğününü diyorsun.
0534*******: hemen gitmem gerekiyordu o yüzden ayrıldım, zaten o düğün de geçen hafta değildi.

Güz: tamam haftayı boşver

0534*******: ee şimdi sen benden ne istiyorsun?

Güz: ya bak bizim seninle konuşmamız lazım, ben seni kafamdan atamıyorum.

0534*******: ya bak bende bu duruma anlam veremiyorum. Kısa bir süre gördüğün ve hakkında hiçbir şey bilmediğin birisini nasıl kafamdan atamıyorsun?

Güz: inanmıyorsun biliyorum ama bu benim için de zaten çok zor bir durum.
Güz: hem artık tanışman gereken birisi de var.

0534*******: yemin ederim hiç akıllı olan beni bulmuyor.
0534*******: kiminle tanışmam gerekiyor?

Güz: benim annesi olduğum birisi ile.

0534*******: ne vasıfla?

Güz: babası olarak...

Aşk Uğruna|Yarı TextingWhere stories live. Discover now