8

60 4 0
                                    

"Ee yani şimdi siz nesiniz?" dedi Nilay. Yoga matının üstünde uzanıyordu, Ece  bize eşlik etmek yerine koltuğa çökmüş bizi izliyordu. 

"O da bilmiyor ki." dedi beni kastederek. Elindeki su şişesinin kapağını açtı. "Bence ikisi de henüz karar aşamasındalar." 

"Bilmiyorum." dedim ilk başta. "Yani benim ne istediğim belli ama kafamda dolması gereken boşluklar var ve bunu ben tek başıma halledemem." 

"Ama anladığım kadarı ile de her zaman da konuşamıyorsunuz." 

"Nasıl konuşalım, hem ne dersek diyelim tam anlamı ile birbirimize karşı net değiliz ki ben bir şeyleri mana ediyorum o bir şeyleri." dedim ve telefonuma kaçamak bir bakış attım. Üç gündür iletişim kuramıyordum. Görüntülü konuştuktan sonra ona spor yaparken video atmıştım ama tek tik olmuştu, ardından birkaç fotoğraf atmıştım ve mesaj ama hepsi tek tikti. Dayanamayıp aramıştım, telefonu kapalıydı.

"Ne zamana kadar böyle olacak peki?" dedi Nilay, ardından yattığı yerden kalkıp kendi yoga matını toplamaya başladı. "Yani sen kendini iyi hissediyorsan bir sıkıntı yok da sen de pek iyi gözükmüyorsun, dalgınsın, sürekli duygulanır gibi bir halin var." Gerçekten nasıl gözüktüğüm hakkında pek bir haberim yoktu. Aynada gördüğüm kadın oldukça neşeli duruyordu ama bana göre. 

"Dışarı çıkalım mı?" dedi Ece, oturduğu yerden kalktı ve masanın üstüne bıraktığı telefonunu aldı. "Hem gezeriz, alışveriş yaparız. Hem de vakit geçer." Sabah yürüyüş için çıktığımda hava çok güzeldi ve güzel havalara zaafım olduğundan kabul ettim.

"Maalesef beni azat etmek zorundasınız çünkü ben buradan eve geçeceğim." planı olduğunu aslında gelir gelmez söylemişti o yüzden ısrar etmedik ve çok geçmeden gitti. Biz de üzerimizi değiştirdikten sonra evden ayrıldık. Ece'nin arabası ile ilerlerken Ece bir bana bakıyordu bir yola.

"Ne oldu söyle hadi." dedim dayanamayarak. "Sabahtan beri kıvranıp duruyorsun?" 

"Yok ya." sola sinyal verip ilerlemeye devam etti. "Sadece seni kontrol ediyorum ne durumdasın diye." 

"Ne varmış halimde?" 

"Ne yok ki." telefonumu kendime doğru kaldırıp yansımama baktım, ters bir şey göremeyince omuz silktim. Bir değişiklik var gibi durmuyordu. 

"Aynen." dedi Ece gülerek. "Bende zaten dış görünüşünden bahsetmiştim." gene omuz silktim, onlara göre hiçbir şey ile baş edemeyen birisi olabilirdim çünkü geçmişim pek sağlam değildi. Hayatıma yoga girmeden önce yaşadığım bir ilişkinin ardından darmadağın bir süreç geçirmiştim ki gerçekten o süreç beni yerden yere vurmuştu. 

Ondan sonra öğrenmiştim ki hayatımıza aldığımız insanların kim olduğu, nasıl bir karakteri olduğu o kadar önemliydi çünkü o insan siz onunla hayatınız geçirirken size çok şey katıyordu ya da sizden çok şey alıyordu. Ne kadar siz güzellemeye çalışsanız bazen kötü hep kötü oluyordu ve bunun sonucunda size eninde sonunda zarar veriyordu. En basitinden arkadaşlık ilişkileri de böyleydi,  bir insan size aile olabiliyordu, onsuz hiçbir şey yapamaz hale geliyordunuz ama bir süre sonra herkes kendi hayatına bakmak zorunda kaldığında ne kadar kopmak istemeseniz de kopuyordunuz ya da benim arkadaşlarım böyleydi. Onların kendi hayatlarına devam etmesi beni heybelerinden atmaya eş değerdi. Ece ile yıllardır o kadar yakındık ki en sonunda hayatımı en iyi bilen olup çıkmıştı. Herkes gitse Ece elimden tutardı, buna olan inancım bakiydi.

"İyiyim ya." dedim, geçmişi unuttum dercesine elimi de salladım. "Hem onun gibi bir şey değil ki bu."

"O yanındaydı bu uzakta. "dedi beni pek umursamamış gibi. "En sonunda dağılma kuşum." 

Aşk Uğruna|Yarı TextingWhere stories live. Discover now