11

59 2 0
                                    

"Yemek yedin mi?" onun kolları arasında duruyordum. Yabancı bir tanıdıklık vardı üstümde.

"Yedim gelmeden önce." Kollarının arasından ayrıldım, ayaklarımın dibinde duran Şeker ayaklandı. Koltuğa doğru zıpladı. Şeker'e baktı göz ucuyla ama ilgisi onun üzerinde değildi.

"Olsun."dedim oturduğum yerden kalkarken. "Ben sana güzel bir yemek yapayım." Yemek yapmak çok uzun sürecekmiş gibi hissedince bir anda "Ya da bir yer biliyorum oradan yemek siparişi vereyim, dün tatlı yapmıştım." omuz silktim. "Gerçi sen onu yemezsin sanırım şekeri çok az." Kolumdan çekip beni tekrar yerime oturttu.

"Dur bir." Ona baktığımda yüzünde güzel bir gülümseme ile bana bakıyordu. "Şu an sana da çok garip gelmiyor mu?"

"Uf evet." başımı iki yana salladım. "Ben biraz gerginim zaten ama senin burada olman bana çok iyi hissettirdi. Birbirimizi de tam tanımıyoruz ama sanırım biraz her şey çabuk oldu."

Başını salladı. "Ben senin gerçekliğinden emin olmak için geldim." Şeker tekrar zıpladığında onu kucağıma aldım. "Çünkü ben karşımda gördüğüm kadına karşı bir şeyler hissetmeye başladım."

"Ne?" şaşkınca ona baktım. "Nasıl?" gerçekliğinden bende emin olmak istedim.

"İlk başta evet öylesine konuştum, başım çok kalabalıktı ve biraz soluklanmak istedim ama sonra bir baktım bana beş kilo olan dumbıl ile hava atmaya çalışan kadın aklımdan çıkmıyor."

"10 kilo olan da var." tek takılmam gereken orası gibi.

"Sonra senin sesini duyduğumda kalbime bir şey oldu, lan dedim kendi kendime bu kadar çabuk olamaz." Başını aşağı yukarı salladı, elini yanağıma yasladı. "O yüzden dedim ki bir geleyim, bir göreyim. Emin olayım."

"Emin oldun mu peki?" Yanağımdaki eline yasladım kendimi. Demiştim ya yabancı bir tanıdıklık kalbimin tam orta yerinde pusuda bekliyordu. Öyleydi, neredeyse iki aydır onunla yatıyor onunla kalkıyordum ve belki de bundan sebep bana dedikleri o kadar anlamlı geliyordu ki.

"Ben karşımda seni gördüğümde kalbimin nasıl bu kadar hızlı attığını anlamadım, vurgun yedim." Elimi karnına doğru savurdum.

"Bir de şaka yapıyordun bana utanmadan neymiş efendim niye merak etmişim. Ben kaç gündür neler çektim sen biliyor musun?"

"Ama ben soluğu senin yanında aldım." Ona bakakaldım. "Eşeklik ettim, biraz güleriz sandım ama bahsi edilmeyecek konulara girmişim yanlışlıkla."

"Evet." dedim hırsla. "Bir daha yapma olur mu?"

Başını salladı. "Aldım ben ağzımın payını sen merak etme." Bir süre daha koltukta oturduk, öylece baktık birbirimize. Sanki bir basit an yaratmak istedik ya da yüzlerimizi ezberlemek istedik sebepsizce. Kısa anımıza onun telefonu çalınca ara vermek durumunda kaldık.

"Pardon."cebinden çıkardığı telefonuna bakıp hızla açtı. Ben o sırada Şeker'in tüylerini okşuyordum. O yanımdan kalkmayınca ben de kalkmadım ilk.

"Evet." dedi telefondaki kişiye. Karşı taraf ne dedi bilmiyorum ama dinledikten sonra ekledi. "Sabah yedi gibi buluşalım."

Kucağımdaki Şeker'i onun kucağına bıraktım, şaşkın bakışları beni buldu, ben Şeker huysuzlanır ve arkamdan gelir sandım ama o yerini yadırgadı. Boşta olan elini Şeker'in tüylerini okşaması için çekiştirdim ardından oturduğum yerden kalktım.

"Ben gerekli ayarlamayı yaptım diyorum oğlum sen ne uzatıyorsun?"

Mutfağa geçtiğimde yemek siparişi vermek oldu ilk işim, kısa bir süre ne sever diye düşünmüştüm. Ardından lahmacun, tavuk şiş ve Adana sipariş etmeye karar vermiştim. Üçünü aynı anda neden sipariş verdiğim hakkında bir bilgim yoktu. Dün yaptığım tatlıyı dolaptan çıkardım, öyle pek bir havası olan bir şey değildi. Ece ile sıklıkla yaptığımız basit bir muhallebiydi. Sadece bazen içine hurma, muz, çilek ekleyip tatlandırıyorduk. Muz ve çilek de çıkarıp hızla yıkadım, dilimleyip muhallebinin üstüne koyarken aklıma gelen şeyle yüzümü buruşturdum.

"Uf ya" dedim önümdeki tabaklara bakarak. "Kaşığı yaladım, paketi dişimle açtım." ardından aklıma gelen detay daha da utanmama neden oldu. "O çikolatayı da ısırdım." Başımı duvara vurmak gibi bir istek doğdu bir anda. "Allahım ağlayacağım şimdi." Elimi alnıma koydum. "Ya ne kadar pis bir insanım ya."

"Ne oldu?" Omzumun üstünden baktığımda kapının kenarına yaslanmış şekilde duruyordu.

"Ya ben şimdi.." derin bir nefes aldım. "Tek yaşadığım için biraz hijyen kurallarını alt üst etmiştim. Tabi kimse olmadığı için ben yerim diye düşündüm ya da Ece yerdi." Ona baktım. " çikolatayı ısırdım içine eklemeden önce, kaşığı yaladım falan."

"Ne olacak ki bundan?" dedi omuz silkerek.

"Hijyen sıfır ya ondan şey ettim ama hemen tatlı siparişi vereceğim ben." Arkamı dönüp telefonumu aldım elime o sırada o yerinde hareketlendi. Bir pastane buldum hızla birkaç tatlıya baktım. Hangisini sevdiğini sormak için ona baktığımda elinde kaşıkla tatlıdan yediğini fark ettim. "Ama.."

Gülümsedi, bir kaşık daha yedi. "Ben takılmam öyle şeylere, kompleks şeylerim yok. Şef değiliz sonuçta binlerce kişiye yemek yapmıyoruz. Kendine yaptığın için öyle yapmışsın bir şey olmaz. Hem..." bir kaşık daha yeyip bana baktı tekrar. "O kadar muhallebi yedim bundaki tat yok.."

Lezzetli değildi, gerçekten lezzetli değildi biliyordum. Öyle abartılacak bir tadı da yoktu ama onun karşımda iştahla yemesi beni meraklandırdı. Kaşık alıp yemeye başladığımda tadında bir fark bulamadım. Yüzümü buruşturdum..

"Çok da güzel değil ki."dedim, eli yüzümü buldu aniden. Yanağımı okşadı.

"Sevdim ben. Artık yaparsın bana." Başımı salladım arka arkaya.

"Yaparım." dedim hevesle. "Sen beğendiysen şekerini biraz daha atarım  istersen." Omuz silkti, ciddi ciddi elindeki tabak bitene kadar yedi. Ben ona bakarken merakla kapı çaldı. Irkilip kendime geldiğimde kapıya yöneldim. Şeker çoktan gelmiş kapının yanına. Kapıyı açtım.

"Merhaba."dedi yemek siparişini getiren kurye. "Güzin Hanım."

"Evet benim."elindeki poşetleri hızla alıp tekrar içeri döndüm. Gelenleri tabaklara koymak için hareketledim.

"Bu kadar şeyi kim yiyecek?"

"Sen." dedim elimle onu göstererek. "Yani bende yerim de az bir şey."

"Aslında seni şöyle bir besiye alsak iyi olur."

"Ne?" gülerek elimdeki tabaklara lahmacunları koydum. "O ne demek öyle?"

"Çok zayıfsın ya sen?" Eli belimi buldu, belimin ölçüsünü almaya çalışır gibi bir şeyler yaptı. Elini çektiğinde kısa bir aralık yaparak bana gösterdi. "Şu kadar bel mi olur Allah aşkına?" Ağzının içinde cık cıkladı. "Yeminle bizim karargahtaki kediler senden daha kilolu. Kucağıma alamıyorum bazen."

"Abartma, o kadar güçsüz musun sen bir kedinin ağırlığı sana koyar mı?" Her şey hazır olunca birlikte salondaki sehpanın üstüne taşıdık her şeyi.

"Yani tabi koymaz da seni tek kolumla kaldırırken onları tüm gücümü kullanarak kaldırıyorum olay bu.."

İki tane minderi yere koyduktan sonra oturdum bende onun yanına. "Tek sorun bu olsun." Yemekleri onun önüne doğru iteledim. "Hadi başla."

"Her şeyi ben mi yiyeceğim?"dediğinde  ayranımdan bir yudum aldım.

"Bende eşlik edeceğim sana." Lahmacun alıp biraz limon sıktım. Biraz yeşillik koyduktan sonra sarıp ona uzattım. "Hadi.."dedim uzatarak. Elimdeki lahmacunu aldı, yemeye başladığında bende lahmacunun yarısını hazırladım kendime.

"İşte.."dedim elimle arkamızda kalan yoga köşemi göstererek. "Burada spor yaparım her gün.."elimle kitaplığı gösterdim. "Kitap okurum saatlerce falan." Masanın üstünde telefonuma dokundu gözlerim. "Fotoğraf çekebilir miyim?" Konudan konuya geçişim onun beni anlamasını zorlaştırsa da çabuk uyum sağladı. Birlikte ilk fotoğrafımız için kadraja girdiğimizde benim yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Sabah gideceğini unutmak istedim, sabah erkenden gidecek olmasını yeni fark etmiş gibi içim kasıldı. Birkaç saattir yanımda olmasına rağmen sanki evimin her köşesindeymiş gibi hissettim. Başka bir poz verdiğimde o da bana uyum sağladı...

Aşk Uğruna|Yarı TextingWhere stories live. Discover now