9

61 4 1
                                    

Dersin bitmesinin ardından eşyalarımı toplamadan kendimi dışarıya attım. İçimdeki anlamsız dertten bir an önce kurtulmam gerekiyordu. Yangın merdivenine doğru hızlı adımlarla ilerlerken bir anda karşıma çıkan Volkan Hoca ile karşılaştım, onun son anda durması çarpışmamızı engellemişti. 

"Yavaş." dedi dirseğimden tutarak. "Sakin kızım bu ne acele." yaşından dolayı ya da hepimizi çocuğu gibi görmesinden sebep hepimize kızım, oğlum diye hitap ederdi. Elimdeki telefonu gösterdim. 

"Birini aramam gerekiyordu da hocam." dedim, bakışları üzerimden ayrıldı ama kaşlarını da çatmıştı.

"Bir sıkıntı yok değil mi?" 

"Yok hocam." dedim, biraz yana kayıp ona geçmesi için yer açtım. O da başını sallayarak yanımdan geçip gitti. Vural hoca ile tanıştığımızda üniversite okuyordum ve zor bir dönemden geçiriyordum. Hem ailemin yurtdışına taşınma kararı hem de benim burada kalma kararımın ardından yaklaşık bir yıllık ilişkim bitmişti. Ruhen kendimi toparlayamayınca kendimi Ece ile bu salonda bulmuştuk. Basit birkaç egzersiz yapıp günü kurtaracaktık. Ece'nin beni toplama planıydı. Gün geçtikçe bu merak eğitim almamıza, alanımızda ilerlememize ve bizim de kendi seanslarımızı yapabilecek hale gelmemize neden oldu. Salonda uzun zaman geçirince neredeyse ikinci evimiz oldu, hiçbir şey yapmasak dahi gelip bir köşede oturuyorduk. Sonra da zaten burada önce benim ardından da Ece'nin çalışmaya başlaması ile temelli yerleştik.  

Yangın merdiveninin kapısını iteleyip içeriye girdim, kapıyı hafif aralık bıraktım. Her zaman oturduğum yere oturdum ve elimde sıkıca tuttuğum telefonun ekranını açtım. Önce mesaj ekranına baktım. Mesajların hala görünmemiş olması yüzümün düşmesine neden oldu. 

Bir insanı nasıl bu kadar merak edebilirdim ki?

Aramak için isminin üstüne tıkladım, telefonu kulağıma götürürken içimdeki anlamsız endişe beni yerimde durdurmuyordu. Nedensiz bir şekilde o kadar gergindim ki elim ayağım sanki birbirine dolaşıyordu.

Telesekretere bağlanmasını beklediğim telefon çalmaya başladığı an ellerim titremeye başladı. Birkaç saniye sonra onun sesini duydum.

"Alo." sesi kısıktı ya da bana öyle gelmişti.

"İyi misin?" dedim bir anda. "Seni o kadar merak ettim ki iyi misin?" güldüğünü işittim ama sanki bir şey vardı.

"İyiyim." dedi oldukça net bir şekilde.. "Ne kadar iyi olunabilirse." onun aslında hiç iyi olmadığını o an anladım.

"Yanlış zamanda mı ara.." 

"Beni neden bu kadar aradın?" dedi, öylece kaldım. En son bir şeylerin olabilirliğini konuştuğumuzu düşünmüştüm. 

"Kusura bakma." dedim onun gibi fısıltıyla. "Ben seni çok merak ettim, mesajlarımda sana iletilmeyince." kendimi ifade etme çabam boşu boşunaydı.

"Telefonum kapalıysa ben açana kadar bana ulaşamazsın. İstediğin zaman o telefona o mesaja bakabileceğim bir hayatım yok benim." 

"Pardon ya." dedim ama gözlerim doldu ve burnumun direğine bir sızı çöktü. "Aptalın teki olduğum için adamın birinin ne olduğunu bile bilmeden merak ettim." 

"Merak et diyen oldu mu?" dedi ve ben biraz daha yıkıldım. O yangın merdiveninde ilk defa onunla konuştuğumda içimde çiçekler açmıştı ve ben dünyada güzel şeylerin de olabileceğini bunu bir insanın sağlayabileceğini düşünmüştüm ama anladım ki yanılgı çok basit bir şeydi. Bir insan sızı öyle bir yanılgıya sürükleyebiliyordu ki eliniz kolunuz bağlı sadece onu dinliyordunuz.

Aşk Uğruna|Yarı TextingWhere stories live. Discover now