7. Bölüm: Mandala

22 5 5
                                    

   Arboretumun yapısı bir mandalayı anımsatıyordu. Ancak tüm kasabayı besleyen bu kalbi ardında bıraktığında, Allegretto'nun da kasabayı tasarlayan kadim kalemin mandalası olduğunu hissetmişti. 

   "Bir merkez ve bu kaynağa bağlı katmanlar... Allegretto'nun her sokağı kozmik bir tasarımla can bulmuş olmalı." dedi Orfe, "Burada Cadenza'da hissedemeyeceğim kadar yüklü bir farkındalığa çekiliyorum sanki. Ne düşünüyorsun Eleanor?"

   "Mandala... tatlım," dedi Eleanor, "bütünden doğup çoğalmak ve yeniden bütüne dönmek; bu döngüde tümüyle kendini kabullenip yaratabilmek adına bir tamamlanma serüvenidir. Allegretto'da atan her kalp bunu hatırlar. Senin gibi..."

   "Eleanor... Az önce adımlarımda karşı konulmaz bir direnç hissediyordum, ama şu an sırtımı ürperten bir rüzgâra teslimim. Hadi gidelim."

   İş görüşmesine henüz bir saatten biraz fazla süre vardı. Bu, mistik kasabanın her karışını solumak, kiraladığı şirin tek katlı eve yerleşmek ve Eleanor ile kahvaltı yapabilmek adına yeterli bir boşluktu. Treni kaçırdığı için yaşama duyduğu minnettarlık unutacağı türden değildi. 

   "Ev ile şirketin yakın olduğunu biliyorum." dedi Orpheus, "Oh, yolculuğumuz boyunca neredeyse her şeyi açıkladım, ama şirketin isminden hiç söz etmedim. Sri Yantra'da çalışacağım. Kasabanın batısında bulunuyor."

   "Saf kaynağın sembolü..." dedi Eleanor, "itiraf etmek gerekirse, tanıştığımız ilk dakikalarda çalışacağın şirketin Sri Yantra olduğuna emin oldum."

   "Kasabada tek bir editörlük şirketi olmalı." dedi Orpheus, "Yoksa nasıl anlayabilirsin ki? Bir dakika... yoksa bunu da mı anlarsın?"

   Eleanor bu cümleyi kısa bir kahkahayla yanıtladı, "Sri Yantra sadece bir editörlük şirketi değil tatlım. Bunu anlayacaksın. Ve lütfen hatırla: Olduğunu çekersin, yani bu talebin hiçbir zaman tek taraflı olmadı."

   "Bunu biliyorum. Pek tabii bu bilgileri toplasam bir kitap bile yazabilirim." dedi Orpheus, "Ama hayır... beni tanımıyorlar bile!"

   "Ah, Orfe..." Eleanor'un nefesi arboretumun ferahlığını çekercesine genişledi, "niçin buradayız sanıyorsun? Bilgilerin yeterli olsaydı ne Allegretto'ya ihtiyacın olabilirdi ne de kapladığın yakışıklı, tatlı ve formda çocuğa... ve bana."

   Orpheus, gece başını ilk kez yastığa koyduğu an sorgulayacağı düşüncelerin kotasını çoktan aşmıştı. Eleanor'un sözleri ise kota dışında kalmayacak kadar mühimdi. Bu bilinçle gerekirse kendi ismini bile unutmaya hazırdı. Yakışıklı, tatlı ve formda çocuk... Siniri bozulurcasına dudakları titemeye başladı. 

   "Gitmeliyiz."

   Eleanor gidecekleri konuma doğru adımlarını sıralıyordu. Orpheus'un darmadağın hâlini için için attığı kahkahalarla vurgularken ona verdiği tarifsiz bir "şey" vardı. Her şeyin yolunda olduğu duygusu...

   Yola çıkalı beş dakika geçmiş, arboretumdan hiçbir esinti kalmamıştı. Orpheus, yaptığı birkaç saatlik yolculuğun ardından kendini bir kasabadanın yabancısı gibi değil, yepyeni bir gezegene inmişçesine şaşkın bir uzaylı gibi hissediyordu. Ama... böyle olmamalı... 

   Burası arama motorunda yakaladığı kasaba görsellerine çok benzerdi, ancak kasaba sokakları ona yepyeni bir deneyim vermişti: İçinde bulunmaksızın gördüğü her şeyin yetersiz kaldığı gerçeğini... 

   Öyle ki, balkabağı ve kiremit tonunu ana hatlarında kullanan Allegretto, özgün mimari ve tonlamaları barındıran sıralı yapılara, yüzyıllara zemin olmuş döşeme parke taşlı yollara ve dış hatlarını şekillendiren sonbahar temalı peyzaja atmosfer olmuş, karşı konulmaz bir uyum sağlamıştı.

KA | Makrofelsefe RomanıWhere stories live. Discover now