yaralarımın etrafına yıldızlar çizdin

3.8K 445 139
                                    

"Günaydın." Taehyung'un telefonun ardından gelen boğuk sesiyle başlamıştım güne. Söylediği tek kelimenin ardına bir de esneme sesi eklenince yeni uyandığını anlamam pek de zor olmadı.

Gözlerimi açmakta bile zorlanacak kadar fazla uykum varken endişelenmemesi için telefonun çaldığını duyduğum an uyumaya devam etmeme rağmen açmıştım telefonu. "Günaydın."

"Uyandırdım mı?"

"Evet, çok güzel bir rüyanın ortasındaydım. Beni uyandırdığına değecek bir şey söylersen sevinirim."

"Hmm," Kısık bir gülme sesi geldi telefonun ardından. "Ben mi vardım yoksa o çok güzel rüyanda?"

Açıkçası, evet.

"Hayır, ne alaka?"

"Tamam, tamam panik olma bir şey demedim."

"Panik olmadı-"

"Tamam sus."

"Susmamı istiyorsan niye aradın bu saatte?" Hâlâ açık tutmakta zorlandığım gözlerimi ovaladım sıkıca bastırarak.

"Bilmiyorum, uyandım ve ne yapacağımı bilemedim."

"Tabii, uzun zamandır kendi evinde uyanmadığın için şaşırmışsındır." Taehyung ile son bir buçuk haftadır böyleydik. Kafeden sonra her seferinde konusu bile geçmemesine rağmen benim ardımdan apartmana giriyor ve salondaki koltuğa uzanıp battaniyesini üzerine çekiyordu. Şimşek çaktığı zamanlar yine yanıma gelip kulaklık istiyordu ki istediği asıl şeyin kulaklık yerine sarılarak uyumak olduğunun farkındaydım. Artık ikimizin arasındaki gizli bir anlaşma gibi olmuştu bu kulaklık isteme meselesi.

"Ya! Ne demezsin, yadırgıyorum artık burayı. Senin evin kadar rahat değil."

"Taehyung, benimki bir ev değil, kutu." Sırtımı yattığım yerden kaldırırken konuşmuştum. "O kadar küçük ki ev demeye bin şahit ister."

"Olsun, bize yetiyor bebeğim." Tanrım, bu çocuk tek bir şahıs kipiyle aklımı nasıl bu kadar hızlı alıp götürüyordu başımdan?

Aklımı yerine getirmek ister gibi başımı hızlıca sağa sola salladıktan sonra boştaki elimle yüzümü sıvazlamıştım.

"Dilini mi yuttun Jungkook?" Hızlı düşün Jungkook, bir şey söyle hadi. Sanırım gerçekten dilimi yutmuştum.

"Jungkook? Orada mısın?"

"Burdayım."

"Bugün boş musun?"

"Kafeden sonra evet."

"Jungkook?"

"Efendim."

"Sen iyi misin?"

"İyiyim. İyiyim evet. Niye sordun?" Hâlâ yatakta oturuyor ve kendime gelmeye çalışıyordum. Hadi ama, artık alışmalıydım. Bana aramızda bir şeyler olmadan önce bile bebeğim diyordu. Ama hayır, kalbimin attığını hissettiren şey bu değil. Evim için 'bize' yetiyor demesiydi.

O ve ben, artık o ve ben değildik. Bizdik.

"Jungkook kafe kapalı, farkındasın değil mi? Sen gerçekten iyi değilsin. Anlamıyorum sabah beni aynı evde bulamadın diye mi bu garip hâllerin?" diye dalga geçtiğinde ses tonundan güldüğünü anlayabilmiştim.

Tamam, sersemlikten çıkıp kendime gelmeliydim artık. Sertçe yutkunup yüzümü bir kez daha sıvazladıktan sonra derin bir nefes alıp verdim. Tüm bunları ise duymamasını umarken telefonu kendimden uzaklaştırdım.

"Ah! Tadilat olduğunu tamamen unutmuşum. Aylardır tek bir gün bile aksatmadan gittiğim için iş olmamasına alışamıyorum. Anlarsın."

"Hm hm, anlarım." derken onun da yatağından kalktığını belli eden sesler geldi telefonun ardından. "Ee, boşsun yani bugün."

cardigan, tkWhere stories live. Discover now