baba gibi terk etmek

2.9K 385 125
                                    

[Peş peşe her gün bölüm attım, önceki iki bölümü okuduğunuza emin olun 🫶🏻]

"İstediğiniz bir şey olursa odamın kapısını çalmaktan çekinmeyin lütfen. Mutfağı kullanmaktan zaten çekinmezsiniz diye onu söyleme gereği bile duymuyorum." Hoseok hyung oturma ordasına pikeler ve yastıkları bıraktıktan sonra odadan çıkmadan önce bizle konuşuyordu.

İnanılmaz samimi biriydi. Eve girdiğim an sanki beni yıllardır tanıyormuş gibi davrandı. Hatta Taehyung'a davrandığından farksız davrandı desem yeridir. Çok güzel, sade bir evi ve Mickey adında tatlı bir köpeği vardı. Geç gelmemize rağmen yemek yemek için bizi beklemiş, geldiğimiz gibi de bizi masaya oturtmuştu. Saatlerce sohbet etmiş ve kafamın dağılmasını sağlamıştı. Bunun için minnettardım çünkü mezarlığı düşünmeye devam etsem kafayı yiyebilirdim sanırım.

"Tamam hyung. İyi geceler."

"İyi geceler." İkimize de el sallayarak oturma odasının kapısını çekip köpeğiyle beraber odadan çıkmıştı. Taehyungla beraber salonda tek kaldığımızda gözlerimin yorgunluktan sürekli istemsizce kapandığını fark ediyordum.

Bıraktığı pike ve battaniyeden birini alıp iki koltuktan birine serdim. Ardından yanımda getirdiğim çantadan eşofman altı ve kalın bir sweatshirt çıkardım. Taehyung da aynı şeyleri yaparken çantasını açtığında biraz şaşırmış duruyordu. Anlamak için "Ne oldu?" diye sordum.

"Sweatshirtüm yok. Sabah buraya koyduğuma eminim." Çatık kaşlarıyla içinde eşofman altından başka hiçbir şey bulunmayan çantayı tekrar tekrar kontrol ediyordu. Bu sırada ben de pantolonumun yerine eşofman altımı geçirmiş ve üstümdeki kazağı çıkarmıştım.

Anlık olarak bana döndüğünde hâlâ üstümde bir şey yokken sweatshirtümü elimde tutuyor ve onu izliyordum. Gözleri beni bulduğunda donup kalmış, çatık kaşlarıyla sırıtarak gevşek bir ıslık kaçırmıştı dudaklarından. Ardından dudaklarını aşağı bükmüş ve kaşlarını kaldırarak başını yavaşça aşağı yukarı sallamıştı beni süzerken.

İlk birkaç saniye için ne yaptığına anlam veremesem de üstümde bir şey olmadığını hatırladığımda niye böyle davrandığını anlamış ve gülerken elimdeki sweatshirtü yüzüne fırlatmıştım. "Sapık."

"Erkek arkadaşımızın vücudunu da kesmeyeceksek ne anlamı var bu hayatın?" Yüzüne fırlattığım sweati çekip tekrar bana baktığında gülmüştüm.

"Sen onu giy kendininkini bulamadıysan, ben kazağımı geri giyerim."

"Giymesen de olur asl-"

"Taehyung gevşek gevşek konuşma."

"Ne ya?!"

"Sus."

Susmuştu. Elindeki benim sweatimi başından geçirdikten sonra getirdiği tek şey olan eşofman altını giymiş ve çantasını yerine geri koymuştu. Ben de kazağımı geri giymiş ve arkamda kalan koltuğa yayılarak oturup telefonumu elime almıştım. Hâlâ yüklenmesi gereken birkaç uygulama vardı ve onları halletmeden uyuyamazdım.

Ekranı açtığımda Taehyung'un tren garında çektiği anlık selfieyi gördüğümde istemsizce gülmüştüm çünkü bunu tamamen unutmuştum ve kötü geçen bir günün ardından aniden belirmesi komikti. O kadar anlık bir fotoğraftı ki, kameranın açısını değiştirmeye bile uğraşmamıştı. Ayrıca fotoğrafı benim omzumda yatarken çektiği için kenardan kulağım ve küpelerim gözüküyordu.

"Neye gülüyorsun?" İşlerini halledip kendini oturduğum yerin yanına bırakırken yine başını omzuma yasladı.

"Hiçbir şeye." Telefonu çoktan açmış ve indirmem gereken uygulamaları indirmeye başlamıştım. Bu yüzden yanıma oturduğunda ekrandaki fotoğrafa güldüğümü görmemişti. Fakat Taehyung aptal değildi, tabii ki de kendisine güldüğümü biliyordu.

cardigan, tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin