peter, wendy'yi kaybediyor

3.3K 399 200
                                    

[Seul'den Busan'a tren var mi ve varsa da yol kac saat suruyo hicbi fikrim yok ama varmis gibi davranabiliriz 🤞🏻 bir de müziği açıyorsanız yine işaretli yerde açın lütfen]

"Jungkook." Taehyung'un yüzüme düşen tutamları kulağımın arkasına sıkıştırmasına huylandığım için açtım gözlerimi. "Uyan bebeğim, hadi."

O yatağın yanında ayakta beklerken ben de yattığım yerden doğrulmuş ve gözlerimi ovalamıştım. Ellerimin sargı bezi olsa da yaralarla dolu olduğunu unutup gözlerimi sıkıca ovaladığımda canım acımıştı. Dişlerimin arasından hafifçe sızladığımda, Taehyung da aynı şekilde sanki kendi canı yanmış gibi sızlamış ve uzandığı elleriyle ellerimi tutup gözümden çekmişti.

Sargı bezlerinin varlığını unutsam da, dün geceyi tabii ki de unutmamıştım. Geçirdiğim krize kadar her şey capcanlı tekrarlanıyordu zihnimde. O yüzden ellerim Taehyung'un elleri arasında dururken bir an için gözlerim kapının pervazına dalmıştı.

Çok değil, kısa bir süre sonra Taehyung bunu fark etmiş olacak ki bileklerimden çekip yataktan kalkmamı sağladığında "Hadi, kalk artık trene yetişmemiz lazım." dedi. Aynı şekilde yine bileklerimden beni banyoya sürüklerken de konuşmaya devam etti. "Son trene binmeyeceğiz, onun yerine öğlen üç buçuktakine bineriz diye düşündüm. Biletleri ona göre aldım. Yani üç saat içinde çıkmamız la-"

"Biletleri mi aldın?" Banyoda, lavabonun başında durmuş aynadan birbirimize bakıyorduk.

"Evet."

"Neden bana sormadan aldın ki?"

"Sana sormamı gerektirecek bir konu değildi de ondan." dedikten sonra musluğu açıp suyun sıcaklığını ayarlamıştı. Ellerimin ıslanmaması gerektiği için onları tek eliyle sıkıca tutarken diğer elini suyun altına tuttuktan sonra yüzüme çıkarmış, ve yüzümü yıkamıştı. Yüzümü birkaç kez sildikten sonra temiz bir havluyla kurulamış ve peşinden de dağınık saçlarıma ince parmaklarını daldırarak elinden geldiğince düzeltmişti onları.

"Çok güzelsin." dedi birden. Gözlerim hafifçe büyürken bütün uykum kaçmıştı heyecanlandığım için.

"Ne?"

"Duydun işte," Aynanın yanındaki dolabı açtı ve dün bıraktığı sargı bezi ve ilacı yine tek eline aldı. "Çok güzelsin."

Bir an için aynadan kendime baktığımda onun kesinlikle aklını kaçırdığını düşündüm. Ağladığım için şişmiş gözlerim, kuruluktan çatlayıp yer yer kanamış dudaklarım, yanağımdaki saçma yara izim ve solgun tenimle şu an asla güzel değildim. Yine de ona bir şey demedim bununla ilgili. Zaten elime de bir şey geçmezdi, ben 'güzel değilim' derdim o da bana küfür ederdi o kadar.

"Sargını değiştirelim Busan'a gitmeden önce. Oturma odasına geç sen." dedi biz banyodan çıkarken. Açıkçası oturma odasına girmek istemiyordum. Her yer dağılmış, cam kırıkları ve sinirden etrafa fırlattığım eşyalar yüzünden bok gibi bir hâldeydi dün gece. Üstelik günlük de ordaydı. Görmeye cesaretim var mı emin değildim.

Fakat kısa koridoru geçip odaya girdiğimde asla aklımdaki gibi bir hâli yoktu. Her bir köşesi tertemiz ve düzenliydi. Ayrıca balkonun kapısı yine açıktı ki içeri giren güneş ışığı odayı aydınlatıyor, hafif rüzgar ise kapının önündeki beyaz perdenin yavaşça uçuşmasını sağlıyordu. Yıllardır bu evdeydim, ama bu oda gözüme hiç bu kadar güzel gözükmemişti.

"Otur." dedi Taehyung kendini koltuğa bırakıp eşyaları önüne koyduktan sonra.

"Sen mi toparladın?" Odanın içinde gözlerimi gezdirirken konuştum. Zaten başka seçenek yoktu ama sadece şaşkınlığımı dile getirmek için konuşmuştum.

cardigan, tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin