5. BÖLÜM

144 73 90
                                    




ŞEYTAN'IN FISILTISI.

Birkaç hız kuralı ardından buradayım işte.

Feyza'nın kaldığı hastanede.

Korkuyorum zangır zangır dizlerim titriyor. Basit bir hastane odasına girmekten deli gibi korkuyorum. 

Göz pınarım kurak bir toprak gibiydi tek damla göz yaşını feda etmeye cesaret edemiyordu eğer feda ederse duramazdı; Yıllardır biriktirdiği verimsiz su kaynağına ait göz yaşlarının yanaklarımın ıslatmasına izin verecek gibiydi.

Şu an kaldırım taşına oturup saatlerce ağlayasım var, böyle içim dışıma çıkarcasına ama tek damla düşüyordu gözlerimden. İçime akan göz yaşları ciğerlerime yara yapıyordu. Aynı Feyza'nın vücudundaki yaralar gibi.

Ağlayamıyordum ağlamak istiyordum ama sadece duruyordum bir taş gibi sadece durmaya gücüm yetiyordu ve bu daha da zoruma gidiyordu. Ağlamak isteyip ağlayamamak ağlamaya ihtiyacı olup susmak çığlık atmak isteyip çığlıklarını yutmak. Çığlıklarım boğazımda düğüm oluşturmuştu, yağlı bir urganı boğazımdan geçirmiş ne bir kelimelerin ne de bir soluk nefesin çıkasına izin veriliyordu.

Ben kendi çığlıklarımda boğuluyordum. 

Sessiz çığlıklarım hastanenin duvarlarını inletiyordu ama herkes sağırdı. 

Hastane. Arkama bakmadan kaçmak isterken bir o kadara burada olmak istiyorum. Hastanede değil onun yanında olmak istiyorum Feyza'mın. Sadece ona odaklandım ve bu istekten güç aldım. 

On bilemedin on iki adadım ardından hastane koridoru karşılar beni. Evet sadece birkaç adım sonra tamam. Sadece biraz cesaret gerekiyor bana o ilk adımı atacak cesaret. Ben o cesareti bugün göstereceğim büyük bir adım atacağım. Sessiz çığlılarıma ses vereceğim.

Kafamı bir cesaret kaldırarak etrafa baktım. Tam gözlerimin önünde beyaz duvarlar vardı. Birkaç insan bankta ellerinde karton bardak sıcak bir şeyler içiyorlardı. 

Bazıları sohbet edip gülüyor bazıları donuk bakışlarla etrafı izliyor. Belki dünyanın en mutlu gününü yaşıyor tam karşımda gülen adam belki hastalığını yendi veya bir çocuk sahibi olacağını duydu belki de çocuk sahibi oldu kim bilir. Hemen yan bankta oturan adamın ise en berbat günü belki de bir sevdiği öldü veya kötü bir hastalığa yakalandığını öğrendi. 

İnsanoğlu ve dünya işte kiminin neşesi kimin hüznü aynı kare içinde. Aynı gün aynı saat belki de saniye. Tam olarak bu, bir var bir yok oluş. Bir acıyı başkalarında yaşaması en kötülerinden biride bu ellinden bir şeyin gelmemesi.

Ayaklarıma ileri komutu verdim. Hastane basamaklarını hızlı hızlı çıktım. Burnumu dolduran hastane kokusu midemi şimdiden alt üst etmişti. Bir an önce Beyza'yı bulmalıyım.

Kafamı toparlamak zorundayım artık sağlıklı düşünmeliyim ancak öyle faydalı olurum. Bir gecede hayatın bana bir şekilde öğretmiş olduğu takip ederek odanın bulunduğu koridora geldim.

Gazel dışarıda koyulan banklardan birinde oturuyordu. Yoğun bakımın önünden ondan başkası yoktu. Hızla yanına giderken ayakkabılarımın çıkarttığı sesten dolayı bakışları beni buldu. 

Etrafı tara iken ayağa kalktı kollarını bana sarılacak iken bir adım geri atım. Sadece kuru dudaklarımı oynatıp "Temas." dedim.

Hoşlanmadığımı biliyordu. Üstelik birkaç saat önce yaptıklarını unutacak değilim. Kindar olmasam da enayide değilim. O sözlerin zerresini hak ettiğimi düşünmüyorum. 

ADALET SAVAŞITahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon