22

891 16 0
                                    

Derin

2 yıl önce:

"Kerem hamile olmam her şeyi değiştirir. Emir'e söylemek zorundayım." Neredeyse ağlamak üzereydim.

"Lütfen otur Derin. Söyleceklerimi iyi dinle." Kerem beni Rodos'ta yalnızca birkaç gün önce bulmuştu. Yaptığı iş yüzünden çok güçlü Araplarla bağlantıları vardı. Söylediğine göre onların yardımı ile beni bulması, ben İstanbul'u terkettikten sonra yalnızca birkaç haftasını almıştı. Ben de hamile olduğumu o gün öğrenmiştim. Söylediği gibi karşısına oturdum.

"Hamile olman hiç bir şeyi değiştirmez Derin. Emir'in babası senin aileni öldürdü. Sen gerçekten babanın katilinin torununu mu dünyaya getireceksin?"

Söylediklerinde haklıydı. O adamın kanından birini dünyaya getirecektim. Ama aynı zamanda o benim de kanımdı. Benim bebeğimdi.

"Derin ayrıca Emir sana yalan söyledi. Sen gittikten sonra başka kadınlarla olması ne kadar vaktini almıştır sence? Her gün başka bir kadınla beraber. Kendi gözlerimle gördüm. Onun için özel değilsin Derin. O sadece seni kullandı. Seni kandırdı Derin."

Boğazım düğümlendi. Gözyaşlarıma hakim olamadım. Söyledikleri doğru olabilir miydi? Emir beni çoktan unutmuş olabilir miydi? Eğer Kerem beni bulabiliyorsa Emir neden bulamamıştı?

"Derin lütfen ağlama. Bunun bir çözümü var biliyorsun. Bebeği aldırabilirsin. Ben senin yanındayım Derin. Bu bebekten kurtulmana yardım edebilirim."

Yüzümü ellerimin arasına alıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim. O benim bebeğimdi.

Günümüz:

Davetin gerçekleşeceği yere gittiğimizde her şey mükemmel görünüyordu. Eiffel Tower'a o kadar yakındı ki içerisi kendi loş aydınlatmalarının yanında kulenin ışıkları ile aydınlanıyordu. Daha önce hiç böyle bir davete katılmamıştım. Prens geleceği için dergi bazı extralara para harcamıştı. Her detay düşünülmüştü. Masalar çeşit çeşit süslemeler, içkiler ve yiyecekler ile dolup taşıyordu.

Melis'in dediği gibi herkes çok şık, abartıya kaçmış ve iddialı görünüyordu. Buna sevinmiştim çünkü çok dikkat çekmek istemiyordum. En fazla bir saat orada dergi yöneticilerinin beni görmesini sağlayıp doğruca bebeğime geri dönmeyi planlanmıştım.

Bir süre sonra bir kalabalık içeriye girdi. Herkes bir adamın başına üşüşmüş onunla konuşmaya çalışıyordu. Melis ile bu prens olmalı diye düşündük. "Derin ben yanına gideceğim. Belki konuşma fırsatım olur." Beni yalnız bırakıp prensin yanındaki kalabalığa gitti.

Telefonumu çıkarıp bakıcıdan herhangi bir mesaj olup olmadığını kontrol ederek yürümeye başladım. Ondan bir mesaj gelmediğini görünce her şeyin yolunda gidip gitmediğinden emin olmak için ben bir mesaj yazdım. Birden önümde biri belirdi ve ben de çok geç farkettiğim için biranda birbirimize çarptık.

"Gerçekten çok üzgünüm." Arkasını döndüğünde adamın içkisini yere döktüğümü farkettim.

"Sorun değil. Siz iyi misiniz?" Kibarca bana karşılık verdi. Sakarlığımı hiç sorun etmemiş görünüyordu.

"Evet lütfen tekrar kusura bakmayın." Tam oradan ayrılacakken elini uzattı.

"Ben Josef-Emanuel." Josef-Emanuel mi? Prens olan Josef-Emanuel olabilir miydi? Adama anlamsızca baktım. Karşımda kumral saçlı, uzun boylu ve yakışıklı bir adam elini uzatıp benden bir cevap bekliyordu.

"Ben Derin. Memnun oldum." Elimi uzatıp bana uzattığı elini sıktım. Kısa konuşmamız esnasında bir kalabalığın bize doğru geldiğini farkettim.

Zorunlu EvlilikWhere stories live. Discover now