12-Satranç

810 95 30
                                    


"Şah ve mat. Bu da sana kapak." Chang Minho'ya kapak hareketi yapınca Minho göz devirmişti. Onlar satranç oynuyordu, biz de onları izliyorduk.

"Yeter ya, oynamıyorum ben. Hile mi yapıyorsun, ne yapıyorsun da 5 turdur yeniyorsun? Anlamıyorum ki!" Kıkırdamıştım.

"Bir tur da ben oynayabilir miyim?" Sorduğum soruyla tüm gözler bana dönmüştü.

"Kim ile? Chang ile mi?" Kafamı olumlu anlamda salladım.

"Jisung-ie, Chang'ı bu zamana kadar hiçbir cadı yenemedi."

"Ben henüz cadı değilim. Cadı olmasam bile yenerim Minho. Birsürü satranç ödülüm olduğunu en iyi sen bilmiyor musun? Sen benim cadım değil misin?"

"Öyleyim ama... İyi, oyna." Oturduğu yerden kalktı ve oturmamı söyledi. Oraya oturduğumda o da benim yerime geçmişti. "Hanji'm yener." Chang tek kaşını havaya kaldırdı ve bir Minho'ya bir de bana baktı.

"Göreceğiz." Taşları dizip oyuna başlamıştık.

◇◇◇

"Hassiktirrrrr!" Gülümseyip taşını devirdim.

"Ben demiştim Hanji'm yener diye." Bana gururla baktığında gülümsemiştim.

"Eee, söndü mü bari havan?"

"Evet, söndü. Üstüne köpük püskürttünüz havamın." Kıkırdayıp oradan kalktım ve Minho'nun yanına oturdum. Kolunu omzuma atmıştı. Kulağıma yaklaşıp fısıldadı:

"Seni seviyorum." Ona bakıp omuz silktim.

"Umrumda değilsin Lee Minho." Dudaklarını büzdü.

"Sen benim umrumdasın ama." Omuz silktim.

"Bana ne?" Yaklaşıp saçlarımı koklamıştı. "Yılışma."

"Eve gidelim mi?" Kafamı iki yana salladım.

"Biraz daha kalalım." Beni onaylarcasına gözlerini sıkıca kapatıp açtı.

"Nasıl istersen bebeğim." Başımı omzuna yaslayıp Chan ve Seungmin'in satranç oynamasını izlemeye başlamıştım.

"Chan, hâlâ oynamak istediğine emin misin?" Chan hyung kafasını olumlu anlamda salladı.

"Evet, eminim."

"Canım, sen satrançta çok kötüsün ama, sonra üzülürsün." Chan hyung dudaklarını büzdüğünde şaşkınca ona baktım. Doğru mu gördüm ben? Chan hyung dudak mı büzdü?

"Chan hyung, sen az önce dudak mı büzdün?" Gözlerini kaçırdı.

"Sadece bana yapıyor." Seung konuştuğunda daha da şaşırmıştım. Vay anasını.

"Şimdi Chan hyung seme mi uke mi?" Hepsi gülmeye başlamıştı. "Ne?"

"Seme." Seung gülüşleri arasında konuştuğunda omuz silkmiştim.

"Neyse ne ya. Bana ne ki?" Minho'ya daha çok sokuldum. Gülmeyi kesip geri bana döndü.

"Utanmış mı benim küçüğüm, güldürtmüş mu kendini?" Yanaklarımı sıkarken konuşmuştu.

"Min, sus. Ben vedalaşayım, sonra gidelim." Kafasını olumlu anlamda salladı. Lix'in omzuna dokundum.

"Hm?"

"Gidiyoruz biz." Şaşkınca bana baktı.

"Neden ki? Hemen bırakacak mısın yani bizi?" Omuz silktim.

"Çok uykum var. Uyumak istiyorum." Oflayıp dudaklarını büzdü.

"Tamam. Sonra gorüşürüz." Gülümsedim.

"Chan hyung."

"Efendim?"

"Gidiyoruz biz." Başını oyundan kaldırıp bana baktı.

"Ne?!" Ya niye hepiniz böyle aşırı tepkiler veriyorsunuz? Alt tarafı gidiyorum dedim.

"Gidiyoruz."

"Neden?"

"Çok uykum var çünkü." Göz devirdi.

"Tamam. Hoşçakal, dikkat et kendine."

"Ederim." Jeongin'e baktım.

"Biliyorum, gidiyorsunuz. Sonra görüşürüz, hoşçakal." Gülümsedim.

"Sen de hoşçakal." Minho'ya baktığımda Chang ile konuştuğunu görmüştüm. "Minho." Bana döndü.

"Bir dakika bebeğim." Chang'ın kulağına eğilip bir şey söylediğinde Chang şaşkınca ona bakmıştı.

"Hayır! Yapamazsın!" Herkes onlara bakmaya başlamıştı.

"Ben de seni seviyorum Chang."

"Lee Minho! Aklından bile geçirme sakın!" Benim elimi tutup parmak şıklatmıştı. Kendimi yatak odasında bulduğumda elimi elinden çektim.

"Ona ne dedin? Neden o kadar sinirlendi?" Kafasını yana eğdi.

"Hâlâ çok soru soruyorsun." Arkasını döndüğünde kolundan tutup kendime çevirdim.

"Konuyu değiştirme. Çabuk söyle. Ne söyledin ona?" Kolunu elimden kurtarıp hızla yatak odasından çıktı. Arkasından bakakalmıştım. Of ya.

____________________________________

Düşünun taşının tahmin yürütün bakim ne demiş olabilir






Human To Witch / Minsung Where stories live. Discover now