2.BÖLÜM:Yıldızlar

110 14 3
                                    

Bir kaç kontrolden sonra hastaneden çıkmıştım şimdi de sık sık uğradığım parka doğru yürüyordum.

Biraz daha yürüdükten sonra aklıma bu gün abimin doğum günü olduğu geldi.

Belki de göreceğim son doğum günü.

Gerçi doğum günün de bile yanında olamıyorum.

Hayatta olsam ne farkeder? Olmasam ne farkeder?

Parka geldiğimde her zaman gövdesine yaslanarak oturduğum ağacımın yanına gittim. Yine gövdesine yaslanıp oturdum.

Temiz havayı içime çektim ve gözlerimi kapattım.

Hayatımı düşündüm bir an.

Hayatımın saçmalığını, dramını, göz yaşlarını...

Ne kadar çok göz yaşı döktüğümü fark ettim şimdi de.

Hayat bu kadar kısayken benim döktüğüm göz yaşlarının çokluğunu fark ettim.

Ama sonra aklıma annemin sözleri geldi.

"Sakın bir daha ağlama. Ağlamayı bile hak etmiyorsun çünkü."

Bana bunları söyledikten sonra bir daha hiç ağlamamaya çalışmıştım. Çünkü söylediği gibi hak etmediğimi düşünmüştüm...

Aslında çok ağlamamışım. Sadece bana çok ağladığımı zannettirmişler.

Montumun cebinden ağbimin doğum gününü kutlamak için telefonumu çıkardım.

Sonuçta nadiren de olsa beni annemin gazabından koruyordu.

Telefonumu mesaj atmak için açtığımda zaten çevrim içi olduğunu gördüm.

İyi ki doğdun mesajını atıp beklemeye başladım. Ama mesaj attıktan birkaç saniye sonra çevrim dışı oldu.

Telefonumu kapatıp tekrar montumun cebine koydum.

Ne yaptım ki ben?

Bana bu kadar kötü davranmalarını sağlayacak ne yaptım?

Doğru ya. Birinin kocasının birinin de babasının ölümüne neden oldum...

***
Evime gelir gelmez kendimi yatağıma atıp tavanı izlemeye başladım.

Düşünmek acıtsa da tavanı izleyip düşünmek sıklıkla yaptığım bir aktiviteydi.

Zaten en çok canını acıtan şeyleri sevmez mi insan?

Karnımın aç olduğunu hissedince yatağımdan kalkıp mutfağa geçtim.

Dolabı açtığımda pekte bir şeyin olmadığını gördüm. Pardon hiç bir şeyin olmadığını gördüm.

Montum zaten üzerimde olduğu için sadece ayakkabımı giydikten ve cüzdanımı alındıktan sonra evden çıktım.

Markete giderken bile düşündüm.

Oldukça yüksek olan ölme ihtimalimi.

Bir de ölürsem arkamdan ağlarlar mı diye düşünmeden edemedim.

Saçmaydı ama düşündüm işte.

Markete girdiğimde direkt makarna ve evde eksik olan bir kaç şey alıp kasaya ilerledim.

Arkamdan "Merhaba." diye bir ses geldi birden.

Tanıdık sese döndüğümde ben de "Merhaba." diye cevapladım onu.

Sesin sahibi Kahraman'dı. Hem patronum hem de iş arkadaşım olan Kahraman.

"Bu gün hastaneye gidecektin. Ciddi bir şey yok değil mi?" diye sordu.

Yok canım alt tarafı kalp kanseriyim ve ölme ihtimalim çok yüksek.

"Ciddi değilmiş. Biraz gripmişim."

"Geçmiş olsun." dedi içten bir tebessüm ile.

Bende elimden geldiğince tebessümüne karşılık verdim.

Kasaya geçip aldıklarımızı ödedikten sonra marketten dışarıya aynı anda çıktık.

Kahraman bana dönüp "Yarın işte görüşürüz Lara." dedi.

"Görüşürüz."

Birbirimize el sallayıp ikimiz de farklı yollara doğru ilerledik.

Evime doğru yürürken fark ettim de; eğer ölürsem keşke yapsaydım diyeceğim şeylerin olmaması için yaşıyorken bir şeyler yapmalıyım.

Eğer ölmesem yaptıklarımla yaşarım.

Hem en fazla ne yapabilir ki?

Bir kaç dakika sonra yaşadığım binanın önünde durdum ve kafamı gökyüzüne doğru kaldırdım ardından da yıldızlara baktım.

Şehirlerde ışık olduğundan kendi ışıklarını gösteremeyeceklerini düşünüp kaçan yıldızlara baktım. Ama bir kaçı vardı kaçmayıp kalan ya da kaçamayan ve  kalan...

 Ama bir kaçı vardı kaçmayıp kalan ya da kaçamayan ve  kalan

Ups! Ten obraz nie jest zgodny z naszymi wytycznymi. Aby kontynuować, spróbuj go usunąć lub użyć innego.
Bazı YalanlarOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz