Merhaba.
Paragraflarımızın yorumsuz kalmayacağı bir bölüm olması dileğimle.
Herkese keyifli okumalar.
Instagram: suleavlamaz
Twitter: elusav1Başlamadan önce bir güvercin emojinizi alırım. 🕊️
Bölüm Müzikleri: Ahmet Aslan - Susarak Özlüyorum
Atakan Ilgazdağ - Mahur Çok Güzel Bir İsim
Bölüm Yirmi Dört 🕊️ Zulümle Kuruyan ÇiçeklerTüm planlamalar yapılmıştı.
Saat, gecenin üçüne gelmekteydi. Arka arkaya dizilmiş üç zırhlı askerî araç önceden güvenli olduğu tasdik edilen yolda ilerliyordu. Duyulan tek ses gece kuşlarına ve tekerlek döndükçe toprak yoldan arabaya sıçrayan taşlara aitti. Uzun bir gece olacaktı, uzun, birkaç gece olacaktı. Belki bundan sonra, uykuyla saniyelere dönüşen geceleri hatırlamayacaklardı bile.
Yusuf Agâh Demiral zırhlı aracın ön sağ koltuğundaydı, gövdesine dayanan silahını iki eliyle sıkı sıkıya tutuyor, hafiften çatık kaşlarıyla en ufak bir şüpheye karşı harekete geçmek için tetikte bekliyordu. Etraf, hiçbir zaman göründüğü kadar sakin olmazdı. Düşmanın ne zaman çıkacağı hiç belli değildi. Rota, olabilecek en güvenli şekilde belirlenmişti fakat saatler içinde güvenli bilinen yer en riskli alana dönüşebilirdi. Böylesi durumlarda hiçbir şey belli olmazdı.
İlteriş'e Muhalif Karahan Ordusu girdiği günden beri şehir, tüm terör örgütlerinin kaçınılmaz sığınağı, beslenme alanı haline gelmişti. Şehrin Türkiye'yle sınır olması bu durumda en çok Türkiye'yi riske atıyordu ve bir temizlik yapılmazsa İlteriş'e sığınan teröristlerin buradan çıkar çıkmaz ilk durağı Türkiye olacaktı. Üstelik bölücü terör örgütünün çok sayıda mühimmatla İlteriş'te gerçekleşen patlamalardan az hasar alan bir apartmanı sığınak olarak belirledikleri istihbaratı alınmıştı. İlteriş'i bir köprü olarak kullanıyorlardı ve oradan kurtulur kurtulmaz yapacakları ilk iş Türkiye'ye geçmek olacaktı.
Tabii, bu onlar içi bir hayalden öteye geçemeyecekti.
Yusuf Agâh Demiral ve komutasındaki özel harekât timi bunun için görevdeydi ve hepsini temizlemeden dönmek gibi bir düşünceleri yoktu.
"Ula canım ne çekti var ya..."
Ahmet'in sesi telsizden duyulduğunda Yusuf Agâh yolu izlerken kulağını ona verdi diğerleri gibi. "Şimdi bir mısır ekmeği olsa, bölüp bölüp yoğurdun üzerine koysak..." Yutkunuş sesi dahi duyuldu. "Kaşığı daldırsak böyle... Of of of. Anacığım ne güzel yapardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İS KOKAN ZEYTİN AĞACI
General Fiction"Benim topraklarımda ölmek için özel bir nedene gerek yok." Mihra Elnurova, Türkiye'nin güneyinde yer alan, ufak bir Türkmen ülkesi olan Karahan'da yaşamaktadır. Sıcacık bir ailede büyüyen Mihra, hayatın sert ve acımasız yüzüyle henüz tanışmamıştır...