Bölüm Otuz Üç 🕊️ Buz Dağı ve Lav

43K 3.6K 2.4K
                                    

İyi bayramlar!

Bu bölüm benden size bayram hediyesi olsun. Biraz geciktik farkındayım ama uzun, heyecanlı ve doyurucu bir bölüm oldu bence.

Yorumlarınızı meraaakla bekliyorum. Paragraflarımız boş kalmasın.💚

Yıldıza da basalım hemen...⭐️

Instagram: suleavlamaz

Bölüm Şarkıları:

Emir Can İğrek - Ağır Roman

Elif Kaya - Bir Bilebilsen

Majeste - Aşk Dediğin

Başlamadan evvel bir güvercin emojinizi alırım. 🕊️

Bölüm Otuz Üç 🕊️Buz Dağı ve Lav

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm Otuz Üç 🕊️Buz Dağı ve Lav

Gece boyu yatakta dönüp durdum, nasıl sabah edeceğimi bilemedim. Aynur abladan mesajıma yanıt, konuştuğumuz günden bir gün sonra, dün akşam sekiz gibi gelmişti. Daha doğrusu aradı beni ve detaylıca konuştuk. Hamit abi ona götürebileceğini ama gidişin tehlikeli olabileceğini söylemiş, tüm sıkıntıları göze almıştım zaten. Üstüne üstlük "eşimin haberi var," da demiştim, ek olarak yol parası da verecektim ona. Ama bunların hiçbiri benim için dert değildi. Ülkeme dönmek, ailemle buluşmak istiyordum. Canlarının sağ olup olmadığından emin olmak istiyordum, aksi halde yaşamak benim için canlı bedene hapsolmuş ölü bir ruhtan başka bir anlam ifade etmiyordu.

Cuma günü yola çıkacaktık ve bugün salıydı. Önce Yusuf Agâh'ın ailesiyle bu konuyu nasıl konuşacağımı düşündüm. Olayı olduğu gibi anlatsam izin vermezlerdi, biliyordum, onlara hak da veriyordum. Gelinleriydim, oğulları beni onlara emanet etmişti ve bu emanete gözleri gibi bakmak isterlerdi. Beni o bombaların arasına yollamaya razı gelmezlerdi. İlhan Bey gerekirse kendi götürmeyi teklif ederdi ama ben de bunu istemezdim, benim yüzümden canlarını tehlikeye atmalarına müsaade edemezdim.

Öte yandan kaçak göçek asla gidemezdim. Kaçamaz, haber vermeden ortadan kaybolamazdım. Bu hem Yusuf Agâh'a saygısızlık olurdu hem de bu kadar değerli insanları üzmek istemezdim. Aramızın bozulmasını istemiyordum. Her ne kadar ailemi görmek istesem de yeni aileme böyle bir yıkım yaşatmak benlik bir durum değildi.

Nasıl izin isteyeceğimi düşündüm durdum, en sonunda aklıma bir fikir geldi. İşin ucunda yalan olacaktı ama... Başka çarem yoktu.

Her zamankinden enerjik bir şekilde kalktım yataktan, pudra rengi, kalın askılı, kloş eteğinin dizlerimin altında bittiği bir elbise giyindim. Saçlarımı topladım, yüzüme renk gelmesi için hafif bir makyaj yaptım. Ev ahalisinden önce uyandığımı bilerek odamdan sessizce çıktım, mutfağa ilerledim. Ocağın üstündeki çaydanlığı çalkalayıp altını suyla doldurdum, birkaç patates çıkarıp soydum, ince ince doğrayıp tepsiye döşedim, biraz yağ ekleyip, baharatlayıp fırına attım.

İS KOKAN ZEYTİN AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin