Bölüm Üç 🕊 Mona Rosa

83.2K 8.6K 16.4K
                                    

Bol oylu, bool yorumlu bir bölüm olması dileğiyle.

Keyifli okumalar.

Instagram: Suleavlamaz | Twitter: Sulisindunyasi

Başlamadan önce bir güvercin emojisi bırakmayı unutmayın. 🕊

Bölüm Üç 🕊 Mona Rosa

Bölüm Şarkıları: Sema Moritz - Hasret

Kerim Yağcı - Gönlüm Ataşlara Yandı Gidiyor

🕊

"Ruhumun saran gece, ben kime bağlanmışım,

ağlıyorum gizlice."

Gözlerim tavanı izliyor, uyku aklımın ucundan dahi geçmiyordu. Son beş gündür uyuyamıyordum doğru düzgün, ne uyuyor ne de eski iştahımla yemek yiyebiliyordum, kilo verdiğimi bile düşünüyordum. Gece olduğunda zihnim her şeyi unutup rüyalara dalıp bana soluksuz bir uyku vermek yerine, gözlerimin perde arkasında bir yüz belirtiyordu. Yusuf Agâh'ın yüzünü... Sonra kalbim atmıyor, göğsümü teklemeye başlıyordu, nefesim ciğerlerime ulaşmıyor, soluk borumda bir yerlerde oyalanıyordu.

Onu kapımızın önünde gördüğümde elim ayağıma dolaşmış, kendimi bir rüyanın içinde sanmıştım. Abimin arkadaşı olduğunu öğrenince bu kadarı mümkün olabilir mi? diye geçirmiştim içimden. O bir kere gördüğüm bir yabancıdan -ilk bakışta kalbimi çalan bir yabancıdan- ibaretti ve bir anda hayatımın tam ortasında belirmişti. Abimin çok arkadaşı olmazdı fakat biriyle arkadaşlık ilişkisi kurarsa bu çok sağlam olurdu. Bu, Yusuf Agâh'ı daha sık göreceğim anlamına geliyordu ve...

Neydi bu? Bir çeşit işkence mi?

Onun gözleri karşı konulamazdı, sesi dünyanın en güzel şarkısı gibi doluyordu kulağa, varlığı hazine gibiydi. Bir kere gördüğüm o yabancıdan ibaret olsaydı unuturdum, fakat şimdi bu nasıl mümkün olacaktı? Göz göre göre ondan uzak kalmayı başarabilecek miydim?

Başarmalıydım.

Romantik bir kitabın yahut filmin içinde değildim, aklımı başıma devşirmeliydim.

Öyle yapmalıydım, öyle ama... Son bakışmamız hiç çıkmıyordu ki aklımdan. Akıl nasıl kontrol ediliyordu? Bunun hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Çaya kalmamış, kokusu tüm evi esir alan o elmalı tarçınlı keki yiyememişti. Sebebinin benim yüzüne karşı kurduğum cümleler olduğunu düşündüm, beni rahatsız etmiş hissetmiş olacaktı. Belki onun da canı acıyordu benim gibi... Başını yastığa koyduğunda onun da aklında ben canlanmış mıyımdır?

Ne dengesizdim, adamın yüzüne baka baka benden uzak durmasını söylememiş gibi şimdi beni düşünüp düşünmediği hakkında fikir yürütmeye çalışıyordum.

Bu yaptığım saçmalıktı, tutarlı olmam gerekiyordu. Topraklarımızın bile farklı olduğu, hakkında hiçbir şey bilmediğim Yusuf Agâh'ı unutacaktım, unutmalıydım.

İçimde biriken büyük bir ağlama dürtüsüyle sağıma döndüm, yanımda uyuklayan Sehra'ya baktım. Küçük ağzı açık kalmıştı ve düzenli nefes alış verişleri duyuluyordu, uyurken tuttuğu elimin altında kalan göğsü belli aralıklarla yükselip alçalıyordu. Elimi yukarı kaldırdım, dışıyla yanaklarını okşadım hafif hafif. Sehra'yı sevmek terapi gibiydi, beni her daim rahatlatırdı. Fakat bu gece bunun yeterli olmayacağını biliyordum.

İS KOKAN ZEYTİN AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin