Bölüm Yirmi Beş 🕊️ Toprağını Seven Çiçek

32.9K 3.7K 2.4K
                                    


Merhabalar.

Muhtemelen ben bu bölümü yayınladıktan birkaç gün sonra 1 Milyon okunmaya ulaşacağız. Her daim yanımda olduğunuz için çok teşekkürler hepinize. İyi ki varsınız, ben İs Kokan Zeytin Ağacı'nın çok güzel yerlere ulaşacağunı düşünüyorum hep, birlikte nice milyon okunmalara🕊️

Başlamadan önce yıldıza dokunmayı unutmayın.

Bol yorumlu bir bölüm olması dileğiyle. Paragraf aralarımız boş kalmasıın💚

Keyifli okumalar.

Instagram: suleavlamaz
Twitter: elusav1

Başlamadan önce bir güvercin emojinizi alırım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Başlamadan önce bir güvercin emojinizi alırım.🕊️

Bölüm Şarkıları: Elena Ledda - Pesa

Bölüm Yirmi Beş 🕊️ Toprağını Seven Çiçek

Zırhlı aracın içi sessizdi. Kazanılan zaferin sevinci olsa da askerlerin içinde bir yerlerde, geçen günleri yorgunluğu konuşturamıyordu artık onları. Göreve gitmek kolaydı fakat dönüşte aynı şevkte olmuyorlardı. Sonuçta başarmışlardı ve burada şimdilik başka bir amaçları yoktu. Aracın içindeki herkesin aklındaki düşünceler farklıydı, kimi eşini düşünüyordu, kimi çocuğunu merak ediyordu, kimi sevdiğine özlem duyuyor ve kavuşmak için can atıyordu.

Ahmet Akçay'ın düşünceleri ise tıpkı gözleri gibi başı omuzuna düşen, baygın Türkmen kızının üzerindeydi. Binanın içinde tuttuğu elini hâlâ bırakmamıştı. Kendinde olmamasına rağmen bedeni yaralı bir serçe misali tir tir titriyordu. Rengi güneşte serpilen başağa çalan parlak saçları vardı, kir toz içinde kalmıştı güzel telleri. Elleri simsiyahtı, omuzlarında kızarıklıklar, boynunda lekeler mevcuttu. Vücudunun kalan yerlerinin de bundan farklı olduğunu sanmıyordu.

Ve sonra, o şerefsiz teröristin ölümünün asla yeterli olmayacağını düşünüyordu. Tüm mermilerini boşalTmalıydı her bir uzvuna. Nasıl bu kızcağıza bu işkenceleri yaptıysa o herif, kendi cesedi de aynı işkenceyi çekmeli, vücudunda kurşunun değmediği bir noktası kalmamalıydı.

Aklındaki bu düşünceler öyle kuvvetliydi ki, iyice sıktığı silahını bırakmadan aracı durdurup koşarak tekrar o binaya gitmemek için kendini zor zapt ediyordu. Derin bir nefes aldı, baş parmağıyla kızın elini okşadı sakinleştirmek için. Bundan sonra hayatına nasıl devam edeceğini düşündü. O harabe yerde kaç gün geçirmişti bilmiyordu fakat geçirdiği her günün bir ömür kadar uzun sürdüğüne emindi.

Araç durduğunda başını kaldırdı, gözlerini ayırdı kızcağızdan. Etrafa baktı. Sığınak olarak kullanılan metronun önüne gelmişlerdi, yolları daha uzundu. Kaşlarını çattı. "Neden durduk?"

İS KOKAN ZEYTİN AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin