Bölüm Otuz 🕊️ Vuslata Ulaşmayı Bekleyen Hasret

43.5K 3.9K 3.7K
                                    

Merhabalar!

İs Kokan Zeytin Ağacı'nın en uzun ve en güzel bölümlerinden biri oldu.

Lütfen bölüme hakkıyla yorum gelsin. Çok istiyorum düşüncelerinizi okumayı. Mahrum bırakmayın.💚

Yıldıza basalım hemen hatta.⭐️

Bayramdan önceki son bölüm, şimdiden hepinize iyi bayramlar. Sizi çok seviyorum. Keyifli okumalar.💚

Instagram: suleavlamaz

Bölüm Şarkısı: Patrick Watson - Je Te Laisserai Des Mots

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bölüm Şarkısı: Patrick Watson - Je Te Laisserai Des Mots

Bölüme başlamadan evvel bir güvercin emojinizi alırım🕊️

Bölüm Otuz 🕊️ Vuslata Ulaşmayı Bekleyen Hasret

Yusuf Agâh'ın ailesi benim için güzel bir misafir odası hazırlamışlardı. Odanın içinde tek kişilik divan, dolap, çalışma masası ve banyo bile bulunuyordu. Balamir'deki yaşantıma göre burası ekstra lükstü benim için, Yusuf Agâh'ın böyle şaşalı bir yerde yaşadığını düşünmemiştim hiç, çiftlikleri olduğunu söylese de belki de yaşadığım ortamdan dolayı gözümde büyütmemiştim.

Odaya girer girmez on saatlik yorucu yolculuğun izlerinden kurtulmak ve temizlenmek adına kıyafetlerimi çıkarıp hızlıca banyo yaptım, kurulandıktan sonra akşam yemeği için valizimden annemin özenle diktiği duman grisi elbiseyi çıkarıp giyindim. Dizlerimin hemen altında biten elbisenin V şeklindeki yakası önlük yakaydı, kol ve gömlek kısmında inciden düğmeleri bulunuyordu. İki yakasının birleştiği kısımda küçük bir fiyonk vardı.

Saçlarımı kurutup Balamir'den getirdiğim tarakla taradım, ellerimle şekil verip dağınık bıraktım. Biraz kabarsa da göze batmıyordu. Yorgun görüntümün giderilmesi için göz altlarıma kapatıcı sürüp dağıtmış, dudaklarımı ve yanaklarımı da hafiften renklendirmiştim.

Tüm hazırlığım bittiğinde valizimi ortadan kaldırdım. Uğraşacak bir şeyim kalmadığında aklım yeniden aileme gitti. Odadaki orta büyüklükteki pencerenin kenarına ilerledim, perdeyi araladım ve çiftliğin dışına baktım. Burası çiftliğin arka bahçesine bakıyordu, evin birkaç metre ilerisinde, çimlerin arasından ufak bir akarsu geçiyordu. Güneş batmak üzere olduğundan gök kızıllaşmıştı ve seher vakti kuşları huzur verircesine ötüşüyorlardı. Cennetten bir parça gibiydi.

Fakat ailemden kilometrelerce uzak olmak bu güzelliği gölgeliyordu. Sabahtan beri seslerini duymamıştım, elim telefona gitmişti ama yalnızca fotoğraflarına bakmakla yetinmiştim. Bir umut babamı aramıştım ama telefonlar çekmediği için çalmamıştı. Mutluluğumu onlarla paylaşamayınca içinde olduğum güzelliğin bir anlamı kalmıyordu sanki. Yusuf Agâh'la olduğum için mutluydum, ailemden ayrı olduğum için üzgündüm. Babamın bana gözleri dolu dolu baktığı o son anı unutamıyordum.

İS KOKAN ZEYTİN AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin