48. BÖLÜM 🖤

12.1K 649 57
                                    

    
   
  
      Tek başına savaşmayı öğrenmişsen hiç kimse seni durduramaz. Çünkü acı çekmiş insanlar oldukça tehlikelidirler ve savaşmayı iyi bilirler. Ama her ne kadar iyi savaşırsa savaşsınlar, kimi ruhlar evvelden aşinadır birbirlerine. İşte bu yüzden kopamazlar ve karşı gelemezler bağlı oldukları insanlara. Tıpkı Eflin'in o kara gözlerden kopamadığı gibi.

Adamın dudaklarından firar eden sıcak nefes, genç kadının yüzüne dökülüyordu. Bu Eflin için her ne kadar keyifli olsa da aşırı derecede yüzü gıdıklanmaya başlamıştı. Gülümseyen dudaklarıyla açtı gözlerini. Geçen bir iki saniye sonra kavrayabilmişti neler olduğunu. Gece dayanamayıp oğlunun diğer yanına da o uzanmıştı. Ama şuan oğlu ortada yoktu ve Çakırbey'in kaslı kalın kolu ince belini sarmıştı.

Ciğerleri, adamın uzun zamandır almadığı ama bağımlısı olduğu kokusunu içine hapsederken gergin bir soluk verdi ve  titremeye başlayan çenesine engel olmaya çalıştı. Kafasını sağa sola sallayarak adamın yüzünde korkunç duran yarayı süzdü. Ne kadar özlediğini fark ettiği o an, duyduğu kalın ses, bütün tüylerini diken diken etti.

"Ezbere bildiğin yüzü tekrar tekrar incelemen beni ne kadar çok özlediğini gösteriyor, Papatyam."

Yakalanmanın verdiği panikle adamı iten genç kadın, dengesini kontrol edemeyip yeri boylarken elini hızla yere vurduğu kalçasının üzerine koyarak sıvazlamaya başladı.

Oğlu için büyük ama bir yetişkin için dar olan yatak, Çakırbey'in cüssesi sayesinde epeyce küçülmesiyle orada durması imkansız olurdu.

"Hayvan herif. O ki uyandın ne diye numara yapıyorsun? Ödümü kopardın. Hıh ne inceleyeceğim senin o canavar yüzünü. Şeytan görsün senin yüzünü anladın mı beni. Ahtabot gibi de sarılmışsın utanmaz arlanmaz. Hiç utanmıyor musun!"

Adamın hiç uykudan kalkmışa benzemeyen çevik yüzü Eflin'i daha da sinirlendirmişti. Resmen oyuna gelmişti.

" Güzelim, sabah sabah beynim eror verdi. Şu dırdırını başka zamana saklasan?"

Kalçasını ovmayı bırakan Eflin, hırsla ayağa kalkarak yatağa vurdu.

"Bana bak dağ ayısı ben senin güzelin falan değilim. Ağzından çıkanlara dikkat et. Ayrıca dır dır yapan kadın yoktur canım. Onu anlamayan öküz vardır, öküz."

Genç kadın gibi ayağa kalkan Poyraz, kadının dibine girerek üstten üstten baktı gözlerine. Sevdiği kadının sinirden parıl parıl parlayan mavi gözlerine haylazca bakmaya devam ederek göz kırptı.

" Senin canın olmayı da öküzün olmayı da kabul ediyorum. Yeterki benim yanımda, nefesim kadar yakınımda ol çakır gözlüm."

Heycandan ne yapacağını bilmiyordu Eflin. Uzun uğraşlar sonucu kurduğu düzenini bir anda alt üst etmeye başlayan bu koca adama karşı çok fazla kızgındı. Bir adım gerileyerek gözlerini kaçırdı.

"Belkide ruhumda açtığın bu yarayı ben ömür boyu taşıyacağım. Bu yüzden b-benden uzak dur Çakırbey.  Ben bir daha o hataya düşmeyeceğim. Sadece Mehmet için bu evde olduğunuda unutma!"

Yanından geçip gitmeye niyetlendiğinde ince bileğini avucuna hapseden adam yüzünden olduğu yerde kaldı. Çakırbey, usulca Eflin'in kulağına eğilerek fısıldadı.

" Benim yanımdasın. Ama senin hasretliğini çekiyorum Eflin. İstediğin bedeli ödet bana. İstediğin kadar beni kendinden uzak tutmaya çalış. Gidemem. Gitmem. Bende bir daha o hatayı yapmayacağım. Seni de oğlumu da tekrar kazanacağım. Her şey çok sıradanken sen benim için hep çok özel olacaksın. "

Ç A K I R B E Y  (Düzenlenecek)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora