Bölüm 4: Emir Durmaz

107 25 98
                                    


Bu bölümün şarkısı "Son Arzum"...

BOL BOL YORUM YAPIP OY ATMAYI UNUTMAYIN :)))

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Emir'in attığı konuma varmamıza beş dakikadan az kalmıştı. Cenk de ben de bütün yol boyunca konuşmamıştık. Sanki aramızda konuşmamız gereken her şeyi ertelemek için sessiz bir anlaşma yapmıştık.

Attığı konum İstanbul'un biraz dışında kalıyordu. Ormanlık bir alandan geçiyorduk. Tam emin olamasam da Emir beni kurtardıktan sonra getirttiği ormanın bu olduğunu düşünüyordum.

İçimde bir huzursuzluk vardı. Emir Tolga'yı bana işkence ettikleri yerde tutuyor olabilir miydi?

Ormanlık alanın içinde bir eve geldik. Konum tam da bu noktayı gösteriyordu. Cenk ile aynı anda arabadan indik. Önden ben eve doğru yürürken Cenk arkamdan beni takip ediyordu. Evin önünde hiç bir araç yoktu. Emir buraya nasıl gelmişti? Yanlış yerde olabilir miydik? Bunu anlamanın tek yolu, içeri girip bakmaktı.

Evin kapısına vardığımızda, kapının zaten açık olduğunu gördük. Hiç tereddüt etmeden direkt içeri girdim. Ayaklarım beni direkt bodruma doğru yöneltti. Nedense Emir'in ve Tolga'nın o beyaz odada olduğunu düşünüyordum. Tabi eğer doğru evdeysek... 

Merdivenlere ulaştığımda bir adım arkamda Cenk vardı. Nefes alış verişi bile ne kadar gergin olduğunu anlamama yetiyordu. Tam ona dönüp "İstersen arabaya dönebilirsin." diyecektim ki bodrum kattan Emir'in sinirli sesi duyuldu.

"Konuş Tolga, kardeşimi neden kaçırdın? Konuş yoksa senin Ekin'e yaptıklarının on katını ben sana yaparım."

Kaşlarım anında çatılmıştı. Adımlarımı hızlandırdım ve direkt sesin olduğu odaya yöneldim. Bodrumda bir sürü oda vardı. Ama demir kapısı olan tek bir kapı vardı. Odaya girdim. Görüş açıma ilk eli aynı benim gibi yukarıdan bağlanmış iki kişi girdi. Biri Ateş diğeri Tolga. Gözüm odayı taramaya devam etti. Yerlerde hala kanlarım vardı. Ama artık benim kuru kanlarımın yanında Tolga'ya ait yeni ıslak kan izleri de vardı.

Görünen o ki biz gelene kadar Emir biraz sinirini atmıştı. Ateş ve Tolga haricinde odada bir tek Emir vardı. Hiçbir korumasını getirmemişti. Korumalar Emir'i bırakıp geri mi dönmüştü muhtemelen çünkü dışarıda araba falan görmemiştik.

Odaya girdiğimi gören Emir'in çatık kaşları yumuşadı. Ardından tekrardan çatıldı. Arkamdaki bir noktaya odaklanmıştı. Cenk'e. Muhtemelen hatırlamıyordu ya da kim olduğunu çıkaramıyordu. Benim de zaten tanışmış iki insanı tekrardan tanıştırmaya niyetim yoktu. Kaldı ki beni de Cenk'le zaten Emir tanıştırmıştı.

Aynı Tolga gibi yavaş adımlarla karşısına geçtim. Yine onun gibi iğrenç bir gülüş dudaklarıma yerleştirip "Merhaba Tolga, görüşemeyeli nasılsın?" diye sordum.

Ateş sinirli sinirli yüzüme bakıyordu. Ama benim şu anlık ilgilendiğim tek kişi Tolga'ydı. "İkizinin yaşadığını söylemiştim Ekin." Bu detay da ayrı kafamı karıştıran bir mevzuydu. İkisi düşmandı peki bu zamana kadar nasıl beni dahil etmemişlerdi?

"Emir, Cenk beni bu iki arkadaşla yalnız bırakın. Biraz ter atmam lazım." Cenk odadan çıkmak yerine "İki dakika benimle gelsene Ege." dedi. Sözünü ikiletmedim ve peşinden odadan dışarı çıktım.

"Bak bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama bende Emir'e güvenmiyorum. Ve onunla yalnız kalmanı istemiyorum, kendim de yalnız kalmak istemiyorum."

Sakince kafamı salladım ve tekrardan beyaz odaya döndüm. "Emir dışarı." İkizim bu çıkışım karşısında şaşırmıştı. Yine de dediğimi ikiletmeden dışarı çıktı. Adım seslerinin iyice uzaklaştığına emin olunca, odanın köşesindeki beyaz masanın üzerinde duran halatı elime aldım.

PLANWhere stories live. Discover now