Bölüm 16: Doğrular Ve Gerçekler

30 8 105
                                    

Bol bol yorum yapıp oy vermeyi unutmayın :))

.----------------------------------------------------PART 1------------------------------------------------------------------

"Koruduğum kadın annemiz Ekin. Yıllardır annemizi korumaya çalışıyorum." 

İki cümle. Sadece iki cümle beni hem nasıl bu kadar yıkıp hem de bu kadar heyecanlandırabilirdi? Emir bana yine yalan söylemişti. Oysa daha bir kaç hafta önce ona annemizin yaşayıp yaşamadığını sormuştum. Neden o zaman değil de şimdi söylemişti? Yalan söylüyor olabilir miydi?

Aklımdan bir sürü soru geçiyordu. İnanmak istiyordum. Annemin yaşadığına inanmak istiyordum. Ama sanki bunun da aptal bir yalan olduğuna emindim. 

"Ekin bir şeyler söyle lütfen, özür dilerim ama sana daha önce söyleyemezdim." dedi Emir. Kendini savunmaya çalışıyordu. Kaşlarımı çattım. "Niye söyleyemezdin? Cenk hain dedin, hiçbir şey bilmemesi lazım dedin.  Cenk hain değil ajan çıktı. Annemiz öldü dedin. Sana inandım. Sonra ne oldu? Annemizin yaşadığını yine sen söyledin? Hepiniz bir olduğunuz benimle dalga mı geçiyorsunuz amına koyayım?" 

Cenk'in yan tarafımdan kısık kısık gülme sesi geldi. Bakışlarım direkt ona döndü. "Ne gülüyorsun lan? Senin Emir'den farkın mı var sanki?" dedim. Sesim oldukça sinirli çıkıyordu. 

"Bana niye sardın lan şimdi ben ne yaptım?" Diye kendini savunmaya çalıştı Cenk. Gözlerim büyüdü. Bunu gerçekten sormuştu. "Ne mi yaptın? Gerçekten soruyor musun?" diye bağırdım. Cenk de sinirlenmeye başlıyordu. "Gerçekten soruyorum amına koyayım evet." Burnumdan kısık bir nefes çıktı. "Yıllarca Emir'in yaşadığını benden saklamadın mı lan sen? Bir de hala ne yaptım diye soruyor!" 

Gözlerini devirdi Cenk. Bu tavrı daha da çok sinirlenmeme neden oldu. Yatağın yanındaki hemşireyi çağırma butonuna bastım. Emir hemen ileri atılıp "Bir yerin mi ağrıyor,? Ne oldu? İyi misin?" diye arka arkaya soru sormaya başladı.

Cevap vermeme bile gerek kalmadan yaramı temizleyen hemşire hızla girdi içeri. "Ekin Bey, ben Yeşim Hemşire bir şey mi istemiştiniz?" diye nazikçe konuşmaya başladı.

Derin bir nefes alıp "Doktorumla görüşmek istiyorum hemen." dedim bir yandan da nefesimi verirken. Yeşim hemşire ilk olarak biraz şaşırsa da ardından "tabi ki hemen haber veriyorum." diyerek odadan çıktı.

Cenk'te Emir'de ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Çok geçmeden doktor girdi odaya. "Ekin bey, bir sıkıntı mı var?" dedi sakin bir ses tonuyla. 

"Taburcu olmam için işlemleri başlatın lütfen." dememle odadaki bütün bakışların bana dönmesi bir oldu. "Ekin bey, maalesef ki bu mümkün değil. Kanınızda etkisinin derecesini bile bilmediğimiz bir zehir dolaşıyor. Üstelik daha yaranız bile iyileşmedi." dedi. Beni açık açık vazgeçirmeye çalışıyordu. 

Ama vazgeçmek gibi bir amacım yoktu. Ve olmayacaktı. "Hasta haklarımı kullanarak tedaviyi reddediyorum. Şimdi lütfen taburcu işlemlerimi başlatın." Tavrımı oldukça açık gösterdiğimi düşünüyordum. 

Sağ tarafımda ayakta duran Cenk konuşmaya başladı. "Kardeşim delirdin herhalde. Doktoru duymadın mı? Gidemezsin." ses tonu oldukça sertti. "Kesinlikle Cenk'e katılıyorum Ekin." diye görüşünü belirtti Emir. 

Bakışlarımı doktora çevirdim. "Hala neyi bekliyorsunuz doktor bey. Şu taburcu işlemlerini bir an önce başlatın da gideyim buradan." deyip uzandığım hasta yatağından kalktım. Bu sırada doktor odadan çıkmış kapıyı kapatmıştı. 

Yarama dikkat ederek odadan çıkmak için kapıya yürüyordum ki Emir önüme geçti. "Bak bana güvenmiyorsun anlıyorum. Haklısın da ama tedavi olman lazım. Oğlum her şeyi unutabilirsin delirdin mi? Hatta unutmayı bırak felç kalabilirsin hatta ve hatta ölebilirsin!" ses tonu gittikçe artmıştı. Açık açık bana öfke kusuyordu. Ama şu an hayattaki hiçbir şey benim için önemli değildi. Sadece gitmek istiyordum. 

PLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin